Prometheus ve Şeytan: Mit, Teoloji ve Tarihsel Kökenler Arasında Karşılaştırmalı Bir İnceleme
Giriş ve Literatür Özeti
Prometheus miti ile “Şeytan” figürünün karşılaştırılması, farklı kültür ve inanç sistemlerinin insanlığın bilgiye erişimi, isyan ve kötülüğün kökeni hakkında nasıl düşündüğünü ortaya koyar. Prometheus, antik Yunan mitolojisinde tanrılardan ateşi çalarak insanlığa veren bir Titan’dır; bu nedenle hem bir kültür kahramanı hem de tanrılara karşı işlenmiş bir suçun failidir. Şeytan (İbranicede ha-satan, Grekçede diabolos, Arapçada İblis/Şeytan) ise Yahudi, Hıristiyan ve İslam geleneklerinde ilahi otoriteye başkaldıran ve insanları kötülüğe sevk eden figur olarak karşımıza çıkar. Her iki anlatı da “yasak bilgiye erişim, ilahi buyruğa isyan, insanlığın gelişimi ve cezalandırılma” temalarını işler, ancak farklı değer ve sonuçlarla. Bu çalışma, söz konusu mitolojik ve teolojik figürleri tarihsel gelişimleri ışığında kapsamlı biçimde karşılaştırmayı amaçlamaktadır.
Mevcut literatür incelendiğinde Prometheus ve Şeytan kıyaslamasının özellikle edebiyat ve felsefe alanında ilgi gördüğü anlaşılır. Örneğin, Percy Shelley Prometheus Unbound (1820) eserinin önsözünde “Prometheus’a bir ölçüde benzeyen tek hayalî varlık Şeytan’dır” demiştir[1]. Romantik yazarlar William Blake ve Shelley, Milton’ın Kayıp Cennet eserindeki Satan figürünü bir “isyan kahramanı” olarak yeniden yorumlamışlardır[2]. Bununla birlikte, akademik araştırmalarda bu benzetmenin sınırlarına da dikkat çekilir: Prometheus insanlara fayda sağlamak için suç işlerken, Milton’ın Şeytan’ı daha ziyade kibir ve intikam güdüsüyle hareket eder[3][4]. Mitoloji karşılaştırmaları (ör. Stith Thompson motif dizini) ateşin çalınması (Prometheus) ile yasak meyvenin sunulması (Eden’de yılan/Şeytan) temalarında yapısal paralellikler bulmuştur; ancak bu temaların kültürel işlevleri farklıdır. Bu çalışmanın özgün yanı, Prometheus mitinin antik Yakın Doğu bağlamıyla, Şeytan figürünün de Pers, Helenistik ve İbrahimi inanç akışlarıyla etkileşimini vurgulayarak bütüncül bir tarihsel çizelge sunmasıdır.
Aşağıda önce yöntem ve kavramsal çerçeve açıklanacak, ardından Prometheus’un kökenleri, Şeytan/İblis figürünün tarihsel-teolojik evrimi, belirli motiflerin karşılaştırması, resepsiyon (alımlama) tarihçesi ve felsefi-etik boyutlar sırayla ele alınacaktır. İncelemenin sonunda benzerlikler ve ayrılıklar özetlenip, mevcut kanıtların güvenilirlik dereceleri tartışılacak, ayrıca açık kalan araştırma sorularına değinilecektir.
Yöntem ve Kavramsal Çerçeve
Yöntem olarak, birincil kaynakların metin-kritik analizi ile ikincil kaynakların karşılaştırmalı yorumları bir arada kullanılmaktadır. İlk olarak Hesiodos, Aiskhylos, İbrani İncil’deki ilgili bölümler, Yeni Ahit, Kur’an ve Avesta gibi temel metinler orijinal dil ve güvenilir çevirileriyle incelenmiştir. Bu okuma sırasında kelime kökenleri ve kavramların orijinal anlamlarına (örneğin İbranice śāṭān [שָׂטָן] kelimesinin “muhalif, davacı” demek olduğuna[5], Yunanca Promētheus [Προμηθεύς] adının “ön-tanı” anlamına geldiğine) dikkat edilmiştir.
İkinci olarak kıyaslamalı mitoloji yöntemi uygulanarak, Stith Thompson’un Motif-Index of Folk Literature eserindeki ilgili motifler (ör. A1415 Ateşin çalınması, C611 Yasak bilginin elde edilmesi, S114 Başkaldıran tanrı veya ruh) taranmıştır. Bu sayede Prometheus miti ile Şeytan/İblis anlatılarındaki ortak motifler ve varyasyonlar saptanmış, bir motif matrisi oluşturulmuştur (bkz. Ekler).
Tarihsel bağlamlama da kritik önemdedir: her bölüm incelenen figür veya doktrinin belli bir tarih aralığındaki durumunu ele alır. Örneğin İkinci Tapınak dönemi Yahudiliği (MÖ 5. yy – MS 1. yy) ile Ahameniş Pers etkisi, veya Geç Antik Çağ Hıristiyan demonolojisi ile Helenistik felsefe sentezi incelenirken, dönemin entelektüel ve kültürel dinamikleri göz önünde bulundurulmuştur. Aynı şekilde İslam’ın klasik dönemi (MS 8.–12. yy) tefsir ve kelam tartışmaları kendi düşünsel bağlamı içinde değerlendirilmiştir.
Araştırma çok disiplinlidir: ikonografik ve arkeolojik veriler de kullanılmıştır. Antik Yunan vazolarındaki Prometheus tasvirleri, ortaçağ elyazmalarında Şeytan/İblis betimlemeleri, minyatürler ve rölyefler görsel kanıt olarak incelenmiştir. Örneğin MÖ 6. yy’dan kalma Lakonialı bir vazoda Prometheus’un Kafkas Dağı’nda zincire vurulmuş halde kartal tarafından işkence gördüğü sahne, bu mitin antik zihin dünyasındaki yerini gösterir[6][7]. Benzer şekilde, 15. yy’a tarihlenen bir İran minyatüründe meleklerin Adem’e secde ettiği, İblis’in ise karanlık suretli olarak kenarda baş çevirdiği görülür (Şiraz, 1494). Bu gibi görseller, metinsel anlatılardaki sembollerin görsel sanatlarda nasıl temsil edildiğine dair ipucu sunar.
Teolojik ve felsefi analiz yöntemleri de kullanılmaktadır. Kilise Babaları (Origenes, Augustinus vb.), İslam kelamcıları (Gazali, Razi vb.) ve tasavvuf düşünürlerinin (Hallac-ı Mansur, İbn Arabî vb.) eserlerinde Prometheus veya İblis figürlerine yapılan atıflar, tematik açıdan incelenmiştir. Bu sayede “özgür irade”, “kibr”, “itikadî sınav” gibi kavramların ilgili figürlerle ilişkilendirilmesi değerlendirilmiştir. Modern dönemde ise ütopya/dystopya edebiyatı ve bilim-kurgu eserlerinde (ör. Frankenstein’ın alt başlığının “Modern Prometheus” oluşu, veya popüler kültürde Lucifer karakterinin anti-kahraman olarak sunulması) bu figürlerin alegorik temsilleri analiz edilmiştir.
Kavramsal çerçeve olarak, mit ve teoloji arasındaki fark net şekilde ayrılmıştır. Prometheus, bir mitolojik sembol olarak ele alınırken, Şeytan/İblis figürü farklı dinlerin doktrinel çerçeveleri içinde değerlendirilir. Bu ayrımı vurgulamak için “efsanevi Prometheus” ile “teolojik Şeytan” ifadeleri kullanılmıştır. Ayrıca, çalışmada teodise (Tanrı’nın iyiliği ve kudreti karşısında kötülüğün varlığı sorunu), özgür irade ve ikicilik (dualizm) kavramları merkezîdir. Zerdüştlük’teki ikici kozmoloji ile tektanrılı dinlerin teodise çözümleri sürekli karşılaştırılmıştır.
Her iddia mümkün olduğunca birincil ve ikincil kaynaklarla desteklenmiş, çelişen görüşler varsa bunlar da not edilmiştir. Örneğin “Yahudi düşüncesindeki Şeytan kavramı, Pers Zerdüşt ikiciliğinden etkilenmiştir” iddiası, Birincil kaynak olarak İntertestamental metinlerden Jubilees’de “Mastema” figürünün ortaya çıkması ve ikincil kaynak olarak Encyclopaedia Iranica’daki ilgili makale ile temellendirilmiştir[8][9].
Son olarak, çalışmada chronolojiye duyarlılık esastır: her bölümün başında ele alınan dönemin tarih aralığı belirtilir ve anakronizm olmamasına özen gösterilir. Teolojik inanç ile akademik yorum kesin çizgilerle ayrılmış, özellikle spekülatif veya tartışmalı noktalar “ileri sürülen görüş” şeklinde sunulmuştur.
Prometheus Miti: Kökenleri ve Tematik Çözümlemesi
Tarihsel kökenler (MÖ 8. – 5. yüzyıl): Prometheus’un hikâyesinin en eski yazılı tanıkları, Arkaik Dönem Yunan şairi Hesiodos’a dayanır. Hesiodos’un Theogonia (Tanrıların Doğuşu) eserinde Prometheus, İapetos’un oğlu bir Titan olarak tanıtılır ve insanların koruyucusu rolündedir[10][11]. Theogonia’nın 510-616. dizeleri, Prometheus’un tanrılar ile insanlar arasında yapılan bir kurban bölüşümü anlaşmasında Zeus’u kurnazca kandırmasını ve bunun sonucunda yaşananları aktarır. Mekone’de (insanlarla tanrıların bir araya geldiği mitik mekân) Prometheus kestiği öküzün etlerini iki takımlağa ayırır: bir yanda et ve yağları işkembe içine saklar, diğer yanda ise kemikleri pırıl pırıl yağla kaplayarak cazip gösterir[12]. Zeus’a seçim hakkı verildiğinde, Zeus yağla kaplı kemik yığınını seçer. Hesiodos’un anlatımına göre Zeus aslında bu hileyi gördüğü halde öfkesini kusmak için bahane elde etmek istemiştir[13][14]. Zeus’un bu kandırmacaya tepkisi sert olur: insanlardan ateşi gizler, onları karanlıkta ve soğukta bırakır[15]. Ancak Prometheus, insanlara acıyarak gizlice Olympos’tan ateşi bir rezene sapının içinde çalar ve yeryüzüne getirir[16]. Bu, Zeus’u iyice öfkelendirir ve Titan Prometheus cezalandırılır: Kafkas Dağı’na zincirlenir, her gün bir kartal (bazı kaynaklara göre akbaba) gelerek onun karaciğerini yer, karaciğeri her gece tekrar yenilenir[17]. Bu ceza, Herakles’in sonunda kartalı öldürüp Prometheus’u serbest bırakmasına dek çağlar boyu sürer (fakat Hesiodos’un metni Prometheus’un kurtulup kurtulmadığı konusunda belirsizdir)[17].
Hesiodos’un diğer eseri İşler ve Günler de Prometheus ve insanlığın ilk kadını Pandora ile ilgili önemli bilgiler içerir. İşler ve Günler’e göre Zeus, ateş hırsızlığının bedeli olarak insanlara Pandora’yı göndermiştir – “tüm belaları ve umut’u içeren bir kutu” ile[18]. Pandora kutuyu açarak (alternatif versiyonda bir kavanoz) hastalık, ölüm, acı gibi tüm kötülükleri dünyaya salar; kutuda yalnızca Elpis (ümit) kalır. Bu mit, insanlığın neden sıkıntılarla dolu bir dünyada yaşadığını açıklayan bir etiolojik (kökensel) anlatıdır. Nitekim Prometheus’un hilesi de etiolojik bir işleve sahiptir: Neden tanrılara kurban sunarken kemikler yakılır da etler insanlarca yenir? sorusuna mitolojik bir cevap sunar[19]. Yani Prometheus’un Zeus’u aldatması, kurban geleneğinin kökenini açıklar: o günden sonra insanlar tanrılara sunakta hayvanların “beyaz kemiklerini” yakacak, kendileri ise etin besleyici kısmını tüketeceklerdir[20].
Prometheus hakkındaki bir diğer kritik kaynak, MÖ 5. yüzyılda yaşamış tragedya şairi Aiskhylos’un Prometheus Desmotes (Zincire Vurulmuş Prometheus) adlı eseridir. Aiskhylos, efsaneyi dramatik bir formda geliştirerek Prometheus’un karakterini ve insanlığa yaptığı iyilikleri detaylandırır. Tragedyada Prometheus, zincire vurulmuş halde iken, İo ve koro ile diyaloglarında insanlara neler öğrettiğini bir bir sıralar. “İnsanları akılsız halde buldum, onlara akıl verdim” der ve devamında şunları anlatır: “Görmeden bakıyorlardı, işitmeden dinliyorlardı; rüya gibi bir hayat sürüyorlardı. Onlara yıldızların doğuşunu batışını gösterdim… Sayıları öğrettim, yazıyı verdim – belleğin anası, ilmin anası olan yazıyı... Hayvanları evcilleştirip arabaya koşmayı, gemiler yapıp denizlerde yol almayı ilk ben öğrettim.” Bütün sanatlar ve teknikler insanoğluna Prometheus sayesinde ulaşmıştır der Aiskhylos: “Kısaca söyleyeyim – insanlar tüm hünerlerini Prometheus’tan öğrendi.”[21][22]. Bu sözler, Prometheus’un Yunan geleneğinde bir kültür kahramanı (culture hero) olarak görüldüğünü ortaya koyar. Ateş sadece ateş değildir; ateş “tekhnê”yi, yani zanaat bilgisini ve medeniyetin temelini temsil eder[23][24]. Nitekim tragedyada Prometheus, “Ateşi insanlara verdiğim için sonsuza dek zincirlendim” diye yakınır (Aiskhylos, Prometheus Desmotes)[25].
Mitin işlevi ve temaları: Prometheus anlatısının başat teması, “insanlığın yasağı çiğneyerek bilgiye kavuşması”dır. Bu tema, dünya mitolojilerinde sık sık karşımıza çıkar. Birçok kültürde bir “ateş hırsızı” figürü vardır ve genelde bir trickster (hilebaz) karakter, tanrılardan veya koruyucu varlıklardan ateşi çalıp insanlara getirir[26]. Bu, bilgi ve teknolojinin elde edilişini sembolize eder ve ateşin medeniyet için taşıdığı çift değeri vurgular: ateş hem ısı ve ışık kaynağı olup uygar yaşamı mümkün kılar, hem de kontrolsüz kaldığında yakıp yok eden tehlikeli bir güçtür. Prometheus’un öyküsü de bu ikiliği barındırır. O, insanı “doğanın pasif bir yaratığı” olmaktan çıkarıp “sorgulayan, etkin bir özne” haline getirir, fakat bunun bedeli hem Prometheus hem de insanlar için ağır olur[27][28]. Prometheus uygarlığın trajik babası gibidir: insana ateşle birlikte uygarlığı armağan eder ama masumiyet çağını kapatır; insan artık huzurlu cahilliğiyle kalamaz, “artık isyankâr, sorgulayan ve cezaya açık bir varlıktır”[29][28]. Bu yönüyle mit, bilgi ve teknolojinin etik maliyetine dair bir alegori olarak okunabilir.
Prometheus’un ateşi çalması, ilahi düzeni bozması ve cezalandırılması temaları, sonraki çağlarda felsefi ve edebi tartışmalara sıkça konu olmuştur. Platon’un Protagoras diyaloğunda bile Prometheus’tan bahsedilir; Protagoras, Sofistlik bir mit anlatımıyla, Prometheus’un ateşi ve tekniği çalarak insanlara vermesini, insanların hayatta kalıp toplum kurmasının başlangıcı olarak dile getirir. Ortaçağ’da Hristiyan düşünürler, Prometheus’u genelde putperest mitolojinin bir parçası olarak görmezden gelseler de, Rönesans ve sonrası dönemde Prometheus figürü yeniden yorumlanmıştır. Yeni Çağ resepsiyonu başlığında daha detaylı değinileceği gibi, 17. ve 18. yüzyıllarda Prometheus’un “insanlık için acı çeken asi” imgesi önem kazanır. Özellikle aydınlanma ve romantizm dönemlerinde Prometheus, tıpkı Şeytan figürü gibi, otoriteye başkaldırının ve bireysel özgürlüğün sembolü haline gelir. Bununla birlikte, Prometheus miti Yunan bağlamında hiçbir zaman mutlak kötücül bir figür sunmaz; aksine Prometheus bir filantropos (insansever) olarak saygı görür, hatta Zeus’a karşı çıkışı haklı bir isyan gibi de yorumlanabilir.
Kısaca, Prometheus’un köken mitleri, bir yanda kozmik bir düzenin ihlalini ve bunun cezasını (Titanların Zeus’a başkaldırısı temasının bir parçası), diğer yanda insanlığın aydınlanmasının başlangıcını anlatır. Bu ikilik, Prometheus’u mitolojik panteonda eşsiz bir konuma oturtur: O hem suçlu hem kurtarıcıdır, hem kurucu (medeniyeti kuran) hem yıkıcı (ilahi düzeni bozan) bir güçtür[30][31].
“Şeytan” Figürünün Tarihsel-Teolojik Evrimi (İbrani İncil’den İslam’a)
Bu bölüm, farklı inanç geleneklerindeki Şeytan figürünün kökenini ve dönüşümünü kronolojik sırayla ele almaktadır. İbrani İncil’inde (Tanakh) beliren ha-satan kavramından başlayarak, İkinci Tapınak dönemi Yahudi literatüründeki gelişmeleri, ardından Yeni Ahit’teki Satan imgesini ve Erken Hıristiyan demonolojisini, son olarak da İslam’daki İblis/Şeytan anlayışını inceleyeceğiz. Ayrıca Zerdüştlük’teki Angra Mainyu (Ahriman) figürünün, bu teolojik evrimde olası etkilerine değinilecektir.
İbrani Kutsal Metinlerinde “ha-satan” (MÖ 6.–4. yy)
Tanakh’da (Eski Ahit) “Şeytan” kelimesi çok sınırlı sayıda geçer ve geçtiği yerlerde de sonradan yüklenecek anlamından farklı bir roldedir. İbranice śāṭān (שָׂטָן) genel anlamıyla “muhalif, hasım, engelleyici” demektir ve bir unvan gibi kullanılabilir[5]. Örneğin 1. Samuel 29:4’te Filistinli komutanlar Davud’u aralarında istemezken “bu adam savaşta bize satan olmasın” derler, yani “düşman, engel” olmasın. Bu kullanım insani bir hasmı ifade eder. Ancak belirli birkaç yerde satan kelimesi belirli tanımlıkla “ha-satan” şeklinde geçer ki bu, “o hasım” yani belirli bir varlığa işaret eder. Masoretik metinde ha-satan ifadesi 17 kez geçer ve bunların tamamı Eyüb Kitabı’nın 1-2. bölümleri (14 kez) ile Zekeriya 3:1-2 (3 kez) içindedir[32][33]. Eyüb kitabının girişinde “Yehova’nın oğulları” (ilahî varlıklar) İlahi huzura çıktığında ha-satan da aralarındadır; Tanrı ona Eyüb’ün doğruluğunu sınaması için izin verir. Bu metinde ha-satan, ilahi mahkemedeki bir savcı/davacı gibidir: Eyüb’ün imanı ve sabrı sınamak üzere Tanrı’dan görev alır. Zekeriya 3:1-2’de de Yüksek Rahip Yeşu’nun ilahi bir görümünde ha-satan, Yeşu’yu suçlayan bir melek rolündedir ve Tanrı ona çıkışır. Bu örnekler, orijinal Yahudi bağlamında Şeytan’ın bağımsız, Tanrı’ya rakip bir güç değil; bilakis Tanrı’ya hizmet eden bir göksel memur gibi resmedildiğini gösterir[8][34]. Nitekim Eyüb 1:6’da ha-satan, “Tanrı’nın huzuruna çıkan oğullar” arasındadır ve Tanrı ona Eyüb konusunda izin verince harekete geçer – bu, ilahi otoriteye meydan okumaktan ziyade Tanrı’ya bağlı bir icra memuru** izlenimi verir.
İbrani İncil’inde ha-satan hiçbir yerde düşmüş bir melek veya iblislerin başı şeklinde tanımlanmaz. Hatta yaratılış hikâyesindeki Yılan bile, orijinal metinde Şeytan olarak adlandırılmaz; sadece “Hilekâr yılan” olarak bahsedilir ve bu tanımlama da ancak Hıristiyan teolojisinde sonradan Şeytan’la özdeşleştirilmiştir[35][36]. Yalnızca bir yerde, Tarih kitapları içinde, Şeytan özel isim gibi kullanılmış görünür: 1. Tarihler 21:1 ayeti, Kral Davud’u nüfus sayımına kışkırtanın “Şeytan” olduğunu söyler. İlginçtir, aynı hikâyenin diğer versiyonunda (2. Samuel 24:1) Davud’u sayım yapmaya kışkırtan Tanrı’nın gazabı olarak geçer. Bu karşılaştırma, Yahudi düşüncesinde bir dönüşüme işaret eder: Daha eski gelenekte Tanrı’nın sebep olduğu düşünülen bir eylem, daha geç bir metinde “Şeytan” aracılığıyla açıklanmaktadır[37]. Bu muhtemelen Yahudi teolojisinde kötü olayların doğrudan Tanrı’ya atfedilmesi konusundaki rahatsızlığı gösterir; zamanla Tanrı’nın mutlak iyiliği vurgulandıkça, O’nun izin verdiği sınav veya musibetlerin aracı bir “hasım” figürüyle personifiye edilmesi yönünde gelişme olmuştur.
Özetle, İbrani İncil’inin monoteist bağlamında Şeytan, Tanrı’ya eş veya O’na meydan okuyan bir varlık değildir. Aksine ha-satan, Yahweh’in kontrolü altında, belirli görevler yapan bir melektir – adeta göksel mahkemenin bir savcısı veya “İmtihan Edici” rolündedir[38][39]. Bu dönemde henüz evrensel kötülüğün kaynağı olarak bir “iblis” doktrini tam gelişmemiştir. Yahudi teolojisinin temel ilkesi olan şema (“Dinle, İsrail, Tanrımız tek Tanrı’dır”) gereği, iyilik de kötülük de nihai olarak Tanrı’nın kontrolünde görülür. Nitekim Yeşaya 45:7 ayetinde Tanrı “yaranın da şifanın da yaratıcısı benim” der. Dolayısıyla, MÖ 6-4. yüzyıl civarında yazıya dökülen Yahudi kutsal metinlerinde, Şeytan kavramı henüz bağımsız bir “kozmik düşman” niteliği taşımamaktadır; aksine Tanrı’nın adalet planında bir araç işlevi görür.
İkinci Tapınak Dönemi ve Pers Etkisi (MÖ 4. – MS 1. yy)
MÖ 6. yüzyılda Yahudilerin Babil sürgünü ve akabinde Pers İmparatorluğu egemenliği altına girmesiyle, Yahudi inanç dünyası yeni fikir akımlarıyla tanışmıştır. Özellikle MÖ 5.-4. yüzyıllarda Zerdüştlük’ün etkileri Yahudi düşüncesine nüfuz etmeye başlamıştır diyen birçok araştırmacı vardır. Zerdüştlük, katı bir ikici (dualist) kozmoloji sunar: İyiliğin ilahi ruhu Spenta Mainyu ile kötülüğün ruhu Angra Mainyu (Ahriman) arasındaki ezeli mücadele evrenin temelini oluşturur[9]. Angra Mainyu, Zerdüşt inancında “Yıkıcı Ruh” anlamına gelir ve Hikmetli Rabb Ahura Mazda’ya karşıt, evreni bozmaya çalışan şeytani prensiptir[9]. Bu inanca göre evrendeki kötülük, bağımsız bir kötü ilkenin eseridir. Pers Krallığı döneminde Yahudiler, ilk kez bu derece sistematik bir iyi-kötü düalizmi fikriyle karşılaşmış olabilirler.
Sonuç olarak, İkinci Tapınak dönemi Yahudi literatüründe Şeytan figürünün rolü belirgin şekilde dönüşür. MÖ 3.-2. yüzyıla tarihlenen Apokrif ve Pseudepigraf metinler, Şeytanı daha şeytanî göstermeye başlarlar. Örneğin Hanok (Enok) Kitapları Şeytan’ı andıran düşmüş meleklerden bahseder: Göksel varlıklar Tanrı’ya isyan edip yeryüzüne düşer ve insanlara günahkâr sanatlar öğretirler. 1. Hanok’ta isimleri verilen bu meleklerden Azazel, insanlara silah yapımını ve süslenme sanatlarını öğreterek günah yayar; bunun üzerine Tanrı emir verip Azazel’i uçurumlara zincirlettirir (bu cezalandırma sahnesi, Prometheus’un cezalandırılmasını hatırlatır – iki anlatı arasında ilginç bir paralellik vardır: her ikisi de zincire vurulan ve insanlara bilgi getiren bir figür motifi içerir). Yine 1. Hanok kitabında Şeytan benzeri bir figür olarak Semjaza ve Şeytan’ın oğlu olduğu belirtilen melekler geçer. Bu dönemin bir diğer önemli metni, MÖ 2. yy civarında yazılmış olan Jubileler Kitabı (Yovelim) Şeytan için özel bir isim kullanır: Mastema. Mastema, Tanrı’dan izin alarak insanların %10’unu kendi yönetimine alan, onlara musallat olan bir kötü ruhlar lideridir. Tanrı, Mastema’ya bu izni insanların günahkârlığını sınamak için verdiği söylenir. Jubileler metninde Mastema, Tanrı’nın düşmanı gibi görünür ancak yine de Tanrı’nın otoritesinden bağımsız değildir (örn. Musa zamanında Mısır’a musibetleri getirenin Mastema olduğu ima edilir, ama bu Tanrı’nın planının parçasıdır). Bu, orijinal ha-satan rolünün çok daha karanlık ve düşmanca bir figüre evrilmeye başladığını gösterir. Kumran parşömenleri (Ölü Deniz Yazmaları) de benzer bir dönüşümün izlerini taşır: Savaş Parşömeni gibi metinlerde “Işık Oğulları” ile “Karanlık Oğulları” arasındaki kozmik savaş tasvir edilirken, karanlık güçlerin lideri olarak Belial adı geçer. Belial adı, İbranice’de “değersiz” anlamına gelse de, burada kişileştirilmiş bir Şeytan figürünü andırır; Kötülük Prensi rolündedir. Nitekim bazı akademisyenler Belial’i, Yahudi literatüründeki Şeytan’ın epitetlerinden biri olarak görür (II. Korintliler 6:15’te Pavlus da “Mesih ile Belial ne ortaklığa girer?” diyerek Belial’i iblis anlamında kullanmıştır).
Tüm bu gelişmeler, Yahudi düşüncesinde Şeytan’ın bir “kozmik düşman”a evrilmesi yönünde güçlü bir eğilim olduğunu gösterir. Sebep: Muhtemelen Zerdüşti ikicilik ile Helenistik dönemde yayılan melekoloji-demonoloji fikirleri etkili olmuştur. Zerdüştlükteki Angra Mainyu modelinin Yahudiliğe etkisi konusunda tartışmalar olsa da, Wikipedia’nın ilgili özetinde şu ifade dikkat çeker: “İntertestamental dönemde, muhtemelen Zerdüşt figürü Angra Mainyu’nun etkisiyle, satan figürü Tanrı’ya dualistik bir karşıt olarak kötü niteliklerle dolu bir varlığa dönüşmüştür.”[8]. Yani Şeytan, Pers sonrası dönemde, Tanrı’ya tamamen karşı, insanlar için kötülük düşünen, karanlık bir güç mertebesine yükseltilmiştir. Artık ha-satan, Tanrı’nın mahkemesindeki görevli olmanın ötesinde, insanlığın ve Tanrı’nın düşmanı şeklinde algılanmaya başlar.
Hıristiyanlıkta Satan/Diabolos: Yeni Ahit ve Erken Kilise (MS 1.–4. yy)
Yeni Ahit dönemine gelindiğinde, “Şeytan” kavramı Yahudi geleneğindeki bu dönüşümlerin de etkisiyle oldukça belirgin ve kişisel bir kötülük odağı haline gelmiş durumdadır. Yunanca İncil’de Satanas (Σατανᾶς) ve Diabolos (Διάβολος) terimleri kullanılır. Diabolos, “iftiracı, suçlayıcı” demektir ve Septuaginta’da İbranicede ha-satan geçen yerlerde bu kelimeyle çeviri yapılmıştır[40]. Grekçe diabolos aynı zamanda modern dillerdeki “Devil” (şeytan) kelimesinin kökenini oluşturur.
İncil’in ilk dört kitabı olan İncil’ler (Müjdeler), Şeytan’ı açıkça tasvir eder. Matta 4:1-11, Luka 4:1-13 ve ilgili bölümlerde İsa çölde oruç tutarken Şeytan tarafından sınanır: Şeytan ona üç farklı ayartmada bulunur (taşları ekmek yap, Tanrı’yı dene, bana tap dünyayı vereyim). Burada Şeytan, “Peirazon” (ayırtıcı, sınayıcı) olarak İsa’nın misyonunu engellemeye çalışır ancak İsa her seferinde Kutsal Yazılarla cevap vererek Şeytan’ı geri püskürtür. Bu sahne, Şeytan’ın artık Tanrı’ya karşı çalışan bir varlık olduğunu netleştirir. İsa’nın mucizelerinde de Şeytan’ın etkisi görülür: Hastalık ve cin çarpmalarının kaynağı olarak Şeytan’ın ajanları olan cinler/demonstrlar gösterilir. İsa birçok insandan cin çıkarır ve Şeytan’ın krallığını zayıflatır. Luka 10:18’de İsa, “Şeytan’ın gökten yıldırım gibi düştüğünü gördüm” diyerek belki de kozmik düşüşüne atıfta bulunur. Yuhanna 8:44’te ise Şeytan için “başından beri katil, hakkın içinde durmaz, yalanın babasıdır” der – bu sözler, Şeytan’ı mutlak kötülüğün kişileşmesi olarak tanımlar.
Havarilerin Mektupları ve diğer Yeni Ahit yazılarında Şeytan inancı iyice sistemleştirilir. Petrus’un bir mektubunda “Şeytan, kükreyen aslan gibi dolaşıp yutacak av arıyor” denir (1. Petrus 5:8). Yakup, “şeytana karşı direnin” diye öğüt verir (Yakup 4:7). Pavlus ise Efesliler 6:11-16’da müminlere “İblis’in hilelerine karşı Tanrı’nın zırhını giymelerini” söyler, zira “bizim savaşımız et ve kanla değil, karanlığın ruhani güçleriyledir” der. Bu ifadeler, erken Hıristiyan toplumu için Şeytan’ın somut bir tehdit ve imansızlığın kaynağı olarak görüldüğünü gösterir. Pavlus ayrıca putperest tanrıların aslında cinler olduğunu söyler (1. Korintliler 10:20), yani Yunan-Roma putları arkasında Şeytanî güçler olduğu fikrini ortaya atar.
Apokaliptik literatürün Hıristiyan versiyonu olan Vahiy (Apokalipsis) kitabı, Şeytan imgesini en dramatik şekilde çizer. Vahiy 12. bölümde gökte savaş çıkar: Başmelek Mikail ve melekleri ejderhaya (Şeytan’a) karşı savaşır; ejderha yenilir ve melekleriyle beraber yeryüzüne atılır. Burada Şeytan açıkça “Ejderha, İblis ve Şeytan denen o eski Yılan” diye tanımlanır[35]. Bu cümle, Hıristiyan teolojisinin Yaratılış’taki yılanı Şeytan olarak gördüğünü kesinleştirir. Vahiy 20. bölümde ise bin yıllık bir krallık döneminde Şeytan’ın bir süreliğine bağlandığı, sonra kısa bir süreliğine serbest kalıp yine insanları saptırdığı, en sonunda ise ateş gölüne atılarak ebediyen yenildiği anlatılır[35]. Bu eskatolojik vizyon, Şeytan’ı Tanrı’nın kozmik planında yenilecek nihai düşman olarak konumlandırır.
Erken Kilise Babaları döneminde (MS 2.-5. yy), Yahudi ve Hıristiyan demonoloji gelenekleri ile Yunan felsefesi ve Roma kültünün bir sentezi yapılır. Kilise Babaları Şeytan’ı, Tanrı’ya isyan etmiş meleklerin reisi, düşmüş bir melek (Lucifer) olarak anlatmayı benimsediler. Aslında “Lucifer” adı, Eski Ahit’te Yeşaya 14:12’de Babil Kralı için kullanılan “eşekât (Sabah Yıldızı)” ifadesinin Latince çevriminin (Vulgata çevirisinde) bir ürünüdür ve doğrudan Şeytan demek değildir; fakat Kilise geleneği bu pasajı Şeytan’ın düşüşüne işaret eden alegorik bir metin olarak okumuş ve Lucifer adı Şeytan’ın melek iken taşıdığı isim haline gelmiştir. Benzer şekilde Hezekiel 28’de Sur kralı için söylenen ve cennetten atılan gururlu melek gibi tasvir edilen metin de Şeytan’a yorumlanmıştır. Origenes (MS 3. yy), Şeytan’ın asli olarak nurani bir melek olup kibir yüzünden düştüğünü vurgular ve hatta sonunda belki tövbe edebileceğine dair spekülatif fikirler öne sürer (Origenes’in apokatastasis görüşü, nihayetinde reddedilmiştir). Aziz Augustinus (MS 4.-5. yy) ise, bir zamanlar bir melek olan Şeytan’ın kendi özgür iradesiyle Tanrı’dan uzaklaşıp “incurvatus in se” (kendine kıvrılma) yaşadığını, yani kibir nedeniyle kendi üzerine kapandığını söyler. Augustinus’un teolojisinde Şeytan, kötülüğün yokluk (hayırsızlık) oluşunun bir örneğidir: Tanrı onu iyi yaratmış, fakat Şeytan iyilikten yoksun kalmayı kendi seçmiştir, bu yüzden kötü olmuştur. Bu yaklaşımla Augustinus, Manicilik gibi aşırı ikici dinlere karşı Hıristiyan teodisesini savunur: Kötülük, Tanrı’nın yarattığı müstakil bir şey değildir; iyiliğin eksilmesi halidir. Şeytan da kendi özgür iradesiyle iyilikten uzaklaşmış bir varlıktır.
Orta Çağ Hıristiyan inancında Şeytan, popüler kültürde korkulan bir figür olsa da teolojik tartışmalarda Tanrı’nın kudreti karşısında ikincil plandadır. Ortaçağ süresince Şeytan ve cinler, halk hikâyeleri, aziz biyografileri (hagiografiler) ve sanat yoluyla zengin bir demonoloji folkloru oluşturur. Malleus Maleficarum (1487) gibi metinler geç Orta Çağ’da cadı avı histerisine katkı yaparak Şeytan’ın sapkınlık ve büyücülükle ilişkilendirilmesini pekiştirdi.
İslam’da İblis/Şeytan: Ontolojisi ve İsyanı (7. yy ve sonrası)
İslam inancında Şeytan figürü, önceki İbrahimi geleneklerin mirasını devralmakla birlikte kendine has terminoloji ve anlatıya sahiptir. Kur’an’da “Şeytan” kelimesi (Arapça: shayṭān, çoğulu shayāṭīn) genel olarak “sapmış, saptıran ruh” anlamında kullanılırken, İblis ismi belirli bir varlığın özel ismidir. Kur’an’a göre İblis, insanın atası Adem’in yaratılışında ortaya çıkar: Allah, Adem’i yarattığında bütün meleklere ona secde etmelerini emreder; “İblis hariç hepsi secde etti” der Kur’an (7:11-18, 18:50 vb.). İblis secde etmeyi reddeder. Sebebi Kur’an’da kendi sözleriyle aktarılır: “Ben ondan (Adem’den) üstünüm, çünkü beni ateşten yarattın, onu balçıktan yarattın” (A‘raf Suresi 7:12)[41]. Bu söz, İblis’in kibirini ve yaratılış hiyerarşisine itirazını gösterir. Allah, secde emrine itaat etmediği için İblis’i cennetten (ilahî huzurdan) kovar ve lanetler. Ancak İblis, Allah’tan kıyamete dek mühlet ister ve bu süre boyunca insanları yoldan çıkaracağını söyler. Allah da ona mühlet verildiğini bildirir ama gerçek müminleri saptıramayacağını da ekler (bkz. 15:36-42). Bu anlatı, Kur’an’da birkaç farklı surede tekrarlanır ve her seferinde İblis’in rolü vurgulanır: İblis, cinlerdendi, ateşten yaratılmıştı ve kibri yüzünden Adem’e secde etmedi[42]. Bu nedenle o, kıyamete dek Şeytan (saptırıcı) rolünü üstlenmiştir.
İslam’da İblis’in ontolojik konumu tartışma konusu olagelmiştir. Kur’an, Kehf Suresi 18:50’de “İblis cinlerdendi” diyerek onun bir cin olduğunu belirtir[42][43]. Cinler, İslam’a göre insan gibi irade sahibi fakat dumansız ateşten yaratılmış gözle görülmez varlıklardır. Bu ayet, İblis’in melek olmadığını vurgular. Ne var ki, erken dönem İslam alimleri arasında İblis’in melek mi, cin mi olduğu konusunda görüş ayrılığı belirmiştir[44]. Taberî gibi tarihçiler ve bazı müfessirler rivayetlere dayanarak İblis’in aslen meleklerin hocası “Azazil” adında bir melek olduğunu, kibri yüzünden bozulduğunu aktarırken; başta Hasan-ı Basrî olmak üzere birçok alim “melekler günah işlemez, o halde İblis melek değildi” diyerek onun cin kökenli olduğunu vurgularlar[45][46]. Sünni gelenekte genel kabul, İblis’in cin olduğu yönündedir – zira melekler nurdan yaratılmış ve günahsız kabul edilirken, cinler ateşten yaratılmış ve insanlar gibi imtihana tabidir (bkz. Kur’an 51:56, cin ve insanın ibadet için yaratıldığı). Ehl-i Sünnet itikadında (özellikle Matüridî ve Eş’arî ekollerde) Şeytan’ın Allah’ın izni ve planı dahilinde insanları imtihan etme rolü vurgulanırken, Kader meselesi de gündeme gelir: İblis’in saptırması Allah’ın kaza ve kaderine dahildir, ancak bu İblis’i sorumluluktan kurtarmaz. Bazı kelamcılar (örneğin Eş’arîler) “İblis aslında Allah’ın iradesini yerine getiriyor ama bu onun suçu olduğu gerçeğini değiştirmez” derken, Kaderiyye gibi daha özgür irade yanlısı akımlar İblis’in tamamen kendi seçimiyle isyan ettiğini savunur.
İslam geleneğinde İblis’in insana yaklaşımı, vesvese verme şeklinde tarif edilir. Kur’an’da “vesves” kelimesi İblis’in Adem’e ve Havva’ya yasak meyveyi yedirtirken yaptığını tanımlar (bkz. 20:120). Yani Şeytan insanı fiilen zorlamaz; fısıldayarak, süslü göstererek vesvese verir. Bu vesvese, adeta insanın içine kötü düşünce tohumu ekmektir. Nitekim Kur’an, Şeytan’ın müminler üzerinde zorlayıcı bir gücü olmadığını, sadece çağırdığını, insanların kendi iradeleriyle uyduğunu söyler (İbrahim Suresi 14:22’de kıyamette Şeytan “Ben sadece çağırdım, siz bana uydunuz” diyerek kendini savunur). İblis, özellikle insanların zaaflarından girerek onları günaha çağırır. Bu durum İslam teolojisinde insanın nefs mücadelesi ile de ilişkilendirilir. Hadislerde de Şeytan’ın kandırması, insanın iç dünyasındaki vesveseyle bağlantılıdır.
Klasik İslam tefsirleri, Kur’an’daki İblis kıssasını teferruatlı şekilde anlatır ve İsrailiyat denilen eski kaynaklardan ek bilgiler de içerir. Örneğin Taberî, İblis’in cennetteki melekler arasına karışmış cinlerden biri olduğunu, hatta meleklerin reislerinden biri iken gurura kapıldığını rivayet eder. Bazı rivayetlerde İblis’in melekler arasında “Azazil” veya “Harbis” adıyla anıldığı, 70 bin yıl ibadet ettiği, ama Adem’e secde emri gelince kibirlenip reddettiği anlatılır. Bu tür detaylar, Kur’an’da bulunmamakla birlikte tefsir ve halk anlatılarında yaygındır. İblis’in neden secde etmediği konusunda da İslam düşüncesinde tartışmalar olmuştur: Kibir en yaygın açıklamadır (Kur’an zaten İblis’in “istikbar ettiğini” söyler). Ancak daha mistik yorumlarda, İblis’in bunu tevhid hassasiyeti yüzünden yaptığı iddiası ortaya atılmıştır. Özellikle bazı Tasavvuf çevrelerinde gelişen “İblis’in Tevhidi” (tawḥīd-i Iblīs) düşüncesine göre, İblis Adem’e secde etmemiştir çünkü “Allah’tan başkasına secde etmek istememiştir”, yani aslında bu bir tek tanrıcılık sadakati gösterisidir[47]. Bu görüşü dile getirenler Hallac-ı Mansur, Ahmed Gazzali, Attar gibi sûfîlerdir[48][49]. Hallac, Kitab al-Tavasin’inde Musa ile İblis’in diyalogunu anlatan bir menkıbe aktarır: Musa İblis’e “Neden secde etmedin?” diye sorar, İblis de “O’ndan başkasına secde etmeyeyim diye sen beni affet diye ağladın (Altın Buzağı günahı için), ben ise ezelden beri sadece O’na secde ettim, nasıl olur da başkasına secde ederim” mealinde konuşur. Bu, İblis’i bir aşk ve sadakat aşığı gibi gösterir; hatta Ahmed Gazzali “Tevhidi İblis’ten öğrenmeyen zındıktır” diyerek paradoksal bir ifade kullanmıştır[50][49]. Ancak bu görüş, Sünni ortodokslarda tepki toplamış ve çoğu alimce şathiyat (coşkulu taşkın söz) veya yanlış bir merhamet olarak değerlendirilmiştir[51][52]. Mesela Ruzbihan Baklı ve İbn Ganim gibi mutasavvıflar, “İblis’in tevhid iddiası, insanları kandırmak için yaptığı kurnazlıktır” diyerek bu yaklaşımı reddettiler[51]. Mevlana Celaleddin Rumi, Mesnevi’sinde İblis’in kaderi bahsinde bunun bir mazeret olamayacağını, Adem ile İblis arasındaki farkın tevbe vs kibir olduğunu söyler; “Akıl İblis’tendir, aşk Adem’den” diyerek sadece akılla kibire saplanmanın tehlikesine dikkat çeker[53].
İslam düşüncesinde İblis, kötülüğün kaynağı olarak görülse de, mutlak güç sahibi değildir. O, Allah’ın dilemesi olmadan kimseye zarar veremez (ayet: “Şeytan’ın hilesi zayıftır”, Nisa 4:76). Bu bakımdan İslam teodisesi, Hristiyanlık gibi Şeytan’ı Tanrı’ya rakip bir güç değil, imtihan için yaratılmış bir araç, “şerri irade eden ama halk eden (yaratan) Allah’tır” ilkesiyle konumlandırır. Bu, Ehl-i Sünnet inancında kader inancıyla birleşir: İnsanlar özgür iradeleriyle Şeytan’a uyup uymamayı seçerler ve sorumlu tutulurlar; Şeytan ise sadece vesvese verir. Kıyamet günü Şeytan ve ordusu (cinlerden ve insanlardan sapkınlar) cehenneme girecektir. Hatta hadislere göre cehennemde zebanilerden biri de İblis’in kendisi olacaktır.
Sonuçla, İblis/Şeytan figürünün İslam’da ontolojisi (cin türünden bir varlık olması), motivasyonu (kibir ve haset), işlevi (saptırma/imtihan) ve akıbeti (cezalandırılma) net şekilde çizilmiştir. Bu çizgi, önceki Yahudi-Hıristiyan gelenekten büyük ölçüde beslenmiş, ancak Kur’an kendi üslubuyla konuyu ele almıştır. Kur’an’daki İblis anlatısının Yahudi apokrif Adem ile Havva’nın Hayatı gibi metinlerle paralellik gösterdiği akademisyenlerce belirtilmiştir[54]. Bu da kültürel etkileşimin altını çizer. İslam’ın geliştirdiği cin şeytan konsepti ise Arap yarımadasının folklorundaki cin inancını, Şeytan motifiyle başarıyla kaynaştırmıştır. Böylece Şeytan, hem kozmik düzeyde hem içsel mücadele düzeyinde Müslümanların imtihan dünyasının vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir.
Zerdüştlükte Angra Mainyu ve Muhtemel Etkileşimler
Zerdüştlük (MÖ 1000 – MS sonrası İran coğrafyası), Şeytan kavramının tarihine doğrudan katkıda bulunan bir inançtır. Yukarıda kısmen değinildiği üzere, Zerdüştî düalizmin “kötülük ruhu” olan Angra Mainyu (Ahriman), tek tanrılı dinlerin şeytan figürlerine benzer bir rol oynar. En eski Zerdüşt metinleri olan Gatha’larda Angra Mainyu adı bir kez geçer, orada “iki ruh”’tan kötücül olanı temsil eder[55]. Daha net bir karşıtlık, Orta Pers (Pehlevi) döneminin kozmolojik kitaplarında görülür: Ohrmazd (Ahura Mazda) ve Ahriman, iyilik ve kötülüğün iki ezeli ilkesi gibidir. Ancak önemli bir nokta, Zerdüştlüğün aslen her iki ruhu (Spenta ve Angra Mainyu) Ahura Mazda’nın ikiz evlatları olarak görmüş olabileceğidir[56]. Yani ilk başta teolojik olarak mutlak monoteizm vardır: tek Tanrı Ahura Mazda, ve onun özünden çıkan iyi ruh ve kötü ruh (ikizler). Bu anlatım sonradan ortodoks Zerdüştlükte sapkın sayılmış ve Ahriman, Ahura Mazda’dan tamamen ayrı, onun zıddı bir negatif varlık olarak konumlanmıştır[56]. Geniş halk inancında ise Ahriman, karanlıklar prensi, cehennemî güçlerin başıdır. Kendi yarattığı hordları (Devler, kötü yaratıklar) vardır, dünyaya her türlü hastalık, afet ve günahı salan ondan başkası değildir[57][58]. Bu yönüyle Hıristiyanlıktaki düşmüş melek Şeytan figürüyle çok benzeşir. Bir fark, Zerdüşt eskatolojisinde Ahriman’ın “yok edileceği”dir: Ahura Mazda’nın sonunda zafer kazanacağı, Ahriman’ın tüm ordusuyla birlikte yok olacağı kehaneti vardır[59]. Benzer şekilde Hıristiyan apokaliptik geleneği de Şeytan’ın nihai imhasını dile getirir.
Yahudiliğin sürgün sonrası literatüründe gördüğümüz Şeytan’ın kötülük prensi olarak belirmesi, kronolojik açıdan Pers etkisiyle örtüşür. Bu yüzden birçok bilim insanı, Angra Mainyu ile Şeytan arasında bir etkileşim olduğu kanaatindedir[8]. Kimi araştırmacılar daha temkinli yaklaşıp “fikir alışverişi olmuş olabilir ama Yahudilik kendi içinde de bu fikirleri geliştirdi” dese de, tarihsel yakınlık ve kavramsal paralellik inkar edilemez. Örneğin Yahudi apokrifi 1. Hanok’ta Azazel’in insanlara kılıç-yay yapımını öğretmesi ve bunun büyük günah sayılması, Zerdüştî bir motif olan “dünyaya kötücül sanatları getiren demon” temasına benzer. Yine Kudüs’ün Helenistik dönemdeki metinlerinden Bilgelik Kitabı (MÖ 1. yy), “Şeytan kıskançlığı yüzünden dünyaya ölüm girdi” der ki, bu neredeyse bir Ahriman tipli kıskanç kötülük ruhu doktrinini andırır.
Zerdüştlük ile Yahudi-Hıristiyan düşüncesi arasındaki bir diğer köprü, Melek ve Cin konseptleri olabilir. Yahudiler sürgün sonrası dönemlerinde melek hiyerarşileri ve isimleri konusunda (Cebrail, Mikail vs.) İran ve Babil etkileri gördüler. Aynı zamanda düşman ruhlar (cinler) kavramı genişledi. Talmudik literatürde “Mazikin” adı verilen zararlı cinler, belki de İran’ın “dev” (daeva) figürlerinin etkisiyle çoğaldı. Bu ortam, Yeni Ahit’e kadar uzanan demonoloji hattını besledi.
Neticede, Zerdüştlük’te Angra Mainyu modeli, tek tanrılı dinlere bir problem de sunmuştur: Mutlak iyi bir Tanrı varken kötülük nasıl var olabilir? sorusuna Persler “iki ezeli ruh vardı” cevabını vermişlerdi. Yahudi, Hristiyan ve İslam ise bu soruyu Şeytan’ın isyanı ve yaratıkların özgür iradesi çerçevesinde çözdü. Bu çözüm, bir yandan Zerdüştlük’ten esinlenmiş gibi durur (çünkü “kötülük unsuru”nu Tanrı’dan ayrı bir irade ile açıklamaya çalışmak ikiciliğe yakınlaşır), diğer yandan da tam bir ikiciliği reddeder. Augustine’in dediği gibi “Şeytan bile sonuçta Allah’ın yarattığı bir iyilikten düşüştür; özünde varlığını ve gücünü Tanrı’dan alır, dolayısıyla düalist bir ikinci tanrı değildir”. İslam’da da benzer şekilde, La havle ve la kuvvete illa billah (Allah’tan gayrı güç-kuvvet yoktur) inancı gereği, Şeytan’ın gücü mutlak görülmez.
Bu tarihsel perspektiften bakıldığında, Şeytan kavramı İbrani monoteizminde marjinal bir rolden, Pers etkisiyle beslenen apokaliptik bir kozmik düşmana, oradan Hıristiyanlıkta insanlığın baş düşmanı, Tanrı’nın düşmanına, ve İslam’da da insanlığın saptırıcısı imtihan unsuruna evrilmiştir. Her aşamada figür yeni özellikler kazanmış, farklı kültürlerin motiflerini bünyesine katmıştır. Bu evrim, aşağıdaki motif karşılaştırma bölümünde daha da somutlaştırılacaktır.
Motif Bazlı Karşılaştırma: İsyan, Bilgi, Ceza ve İnsanlık Üzerine
Prometheus miti ile Şeytan/İblis anlatıları bazı ortak motifleri paylaşır, ancak bunların işlev ve değer yüklemeleri farklıdır. Bu bölümde belli başlı motifler ekseninde iki figür karşılaştırılmaktadır. Her motif için Prometheus, Şeytan/İblis (ve gerekirse Angra Mainyu) cephesinden durum özetlenmiş, benzerlik ve ayrımlar belirtilmiştir. Aşağıdaki tablo temel motifleri özetlemekte, ardından metinsel açıklama gelmektedir.
Karşılaştırmalı Motif Matrisi: Prometheus vs Şeytan/İblis vs Angra Mainyu
|
Motif / Tema |
Prometheus (Yunan) |
Şeytan/İblis (İbrahimi) |
Angra Mainyu (Zerdüşt) |
|
İlahi Otoriteye İsyan |
Zeus’un buyruğunu hiçe sayarak ateşi çalar; bir Titan isyancıdır[12]. |
Tanrı’nın emrine karşı gelir (İblis secdeyi reddeder, Satan Tanrı’ya başkaldırır)[60]. |
Ahura Mazda’nın düzenine ezelî karşıtlık güder; varoluşu itirazdır[9]. |
|
Yasak Bilgi/Ateşin İletimi |
Ateş = teknik bilgi; Prometheus tanrılardan çalıp insanlara iletir, medeniyet başlar[23]. |
Eden’de (Havva’ya) “iyi-kötü bilgisi” meyvesini tattırarak yasak bilgiye aracı olur[61]. İblis, vesvese ile yasağı çiğnetir. |
Angra Mainyu bilgi vermez; karanlık ve yalan (Druj) yayar, dünyaya kötülük (hastalık, afet) saçar[62]. |
|
İnsanlığa Etkisi |
Fayda: Ateş sayesinde insanlık üşümekten kurtulur, sanat ve teknik gelişir; Prometheus bir kurtarıcı görülür. Ancak bedeli Pandora ile ödenir (kötülükler de gelir)[18]. |
Zarar/İmtihan: Şeytan insanlar için ayartıcıdır; amacı onları saptırıp düşürmektir (Adem’in cennetten düşmesine sebep olur)[63]. Ancak bu da bir imtihan vesilesidir; insanların ahlâkî seçimlerini ortaya çıkarır. |
Zarar: Angra Mainyu’nın tek amacı yaratılışı bozmak, insana ıstırap vermektir; veba, kuraklık, yalan onun eseridir[64]. İnsanlığa herhangi bir faydası yoktur, mutlak kötüdür. |
|
Aracı/Mediator Rol |
İnsan ile tanrılar arasında aracı olur; insanın ilahi güçlerden pay almasını sağlar (ateşi getirir). Bu yönüyle bir kültür kahramanı ve meczupluk kahramanı karışımıdır. |
İnsanla Tanrı arasına girer; Tanrı’nın emirlerini çiğnetmeye çalışır[65]. Adem ile Havva’ya yaklaşırken bilgi vaadiyle kandırır (“bu meyve sizi ebedîleştirecek” demesi bilgi aracılığıdır)[61]. Ancak bu aracı bilgi, hayırlı değil şerre vesiledir. |
Angra Mainyu da bir bakıma aracı gibi davranır ama menfi anlamda: İyilik ile insan arasına girer. Zerdüşt dualizminde insan ruhu, iyi ve kötü ruhların savaşı alanıdır; Angra Mainyu kötüyü fısıldar. |
|
Cezalandırılma |
Zeus tarafından ebedî işkenceye mahkum edilir (kaya ve kartal cezası)[17]. Sonunda Herakles tarafından kurtarılır (bazı kaynaklarda). Cezası, ilahi otoriteyi ihlal etmesinin bedelidir. |
Allah tarafından cennetten kovulma ve kıyamete kadar lanetleme cezası alır[42]. Nihai cezası cehennemdir (Hristiyanlık’ta “ateş gölü”, İslam’da “Cehennem”). Bu ceza, ilahi buyruğa isyanın bedelidir. |
Zerdüşt eskatolojisinde finalde Ahriman tamamen yenilir ve etkisiz hale getirilir[62]. Belki yok olacak ya da kendi kötülüğü içinde ebedi hapsolacaktır. Şu anda da ışığın güçleri onu sınırlamaya çalışır. |
|
İnsanlığın “Özneleşmesi” |
Prometheus sayesinde insan pasif konumdan çıkar, kendi kaderini şekillendirmeye başlar; sorgulayan, kuran bir özne olur (fakat bu aynı zamanda masumiyetin bitişidir)[66]. |
Şeytan’ın baştan çıkarması, insanı cennetten düşürüp dünyevi bilgi ve deneyim safhasına iter. İnsan iyiyi-kötüyü tecrübe ederek ahlaki özne haline gelir (masum cennet hayatı sona erer). Bu açıdan bakılırsa Şeytan bir tür farkındalık kazandıran figür gibi yorumlanabilir – özellikle bazı gnostik ve romantik yorumlar bu yöndedir[67][2]. |
Zerdüştlükte insan, iki ruhun çekişmesinde taraf olmak zorunda kalan bir aktördür. Angra Mainyu insanı kendi safına çekmeye çalışır; insanın tercihi (iyi düşünceler vs kötü düşünceler) onun ruhunun kaderini belirler. Dolayısıyla Angra Mainyu’nun varlığı, insanı sürekli teyakkuzda bir özne haline getirir. |
|
Theodice (Kötülüğün Kökeni) |
Mitolojik düzlemde Zeus’un kıskanç adaleti ve Prometheus’un hırsızlığı sonucu kötülükler (Pandora’nın kutusuyla) dünyaya yayılır. Yani “kötülüğün kaynağı” hem ilahi ceza hem insan(vari) merakın bileşkesidir. Doğrudan bir ahlak felsefesi tartışmasından ziyade mitolojik etiyoloji vardır. |
Tanrı mutlak iyidir; kötülüğün ortaya çıkışı, yaratılmış bir varlığın (Şeytan/İblis) iradesini kötüye kullanmasıyladır. Bu, monoteist teodisede özgür irade savunusunu destekler: “Kötülük, iyi bir Tanrı’nın yarattığı varlıkların seçimiyle ortaya çıkar.” Şeytan, kötülüğün şahsileşmiş kaynağı gibi sunularak Tanrı’nın adalet ve iyiliği korunur. Ancak Tanrı’nın Şeytan’a izin vermesi sorusu teolojik gizem olarak kalır (ör. Kitabı Mukaddes’te Eyüb kıssası). |
Kötülük, evrenin ezeli bir boyutudur: İyilik kadar gerçek bir “kötülük ilkesi” vardır (Angra Mainyu). Böylece iyilik ve kötülük ayrı kaynaklara dayanır; Tanrı (Ahura Mazda) kötülükten sorumlu tutulmaz. Teodise sorunu düalist bir ayrımla çözülür. Ancak bu, tektanrıcılıktan tavizdir. Zerdüştlük bu tavizi, sonunda kötülüğü yok ederek kapatır. |
Yukarıdaki tablo, temel motifleri özetlerken, Prometheus ve Şeytan figürlerinin hem benzer “iskelet” temasına sahip olduğunu hem de ahlaki konumlarının zıt kutuplarda sunulduğunu ortaya koymaktadır. Şimdi bu motifleri biraz daha ayrıntılı ele alalım:
- İlahi otoriteye isyan: Prometheus, Zeus’un kurduğu kozmik nizama karşı bir “muhalif” Titan’dır. Olympos’un yeni kralı Zeus’a iki kez meydan okur: Önce kurban paylaşımı hilesiyle, sonra ateşi çalarak. Bu onu mitolojik anlamda ilk asi yapar. Yunan mitinde Titanlar ve Zeus arasında zaten bir nesil çatışması (Titanomakhi) vardır, Prometheus bu çatışmada aklı ve kurnazlığıyla öne çıkar. Şeytan/İblis ise tek Tanrı’ya başkaldıran bir mahluktur; ilk günahı Tanrı’ya itaatsizliktir. Burada isyanın sebepleri farklı çerçevededir: Prometheus’un isyanı merhamet ve öngörü kaynaklıdır (insanlara acır, onların ateşsiz kalacağını görür ve çare olur). İblis/Şeytan’ın isyanı ise kibir ve haset kaynaklıdır (Adem’in üstünlüğünü kabul etmek istemez, secdeyi kendine yediremez)[60][68]. Yani biri altın kalpli bir asi, diğeri kötü niyetli bir asi olarak resmedilir. Bu değer farkı önemlidir: Prometheus, insan perspektifinden kahramanca görülürken (en azından tragedyalarda ve sonraki yorumlarda), Şeytan inananlar perspektifinden bir hain olarak görülür. Ancak ilahi düzen açısından bakarsak, ikisi de kozmik düzen bozucudur. Hem Prometheus hem Şeytan, Tanrı’nın koyduğu sınıra tecavüz eden figürlerdir. Bu ortak payda, ileriki birçok edebi eserde ikisinin kıyaslanmasına yol açmıştır. Örneğin Milton’un Kayıp Cennetinde Şeytan’ın şu sözü ünlüdür: “Cehennemde hüküm sürmek, Cennette kulluk etmekten iyidir.” Bu, Prometheus’un Zeus’a boyun eğmemesiyle bir zihniyet paralelliği taşır. Nitekim 19. yy düşünürleri hem Prometheus’u hem Lucifer’i “başkaldırının soyluluğu” ile överken, bu isyankar tutumu tiranlığa karşı insan ruhunun cesareti olarak görmüşlerdir. Yine de geleneksel anlatılarda Prometheus’un isyanı kısmen yüceltilirken (en azından insanlarca), Şeytan’ın isyanı lanetlenir.
- Yasak bilginin/becerenin insana iletilmesi: Ateş, Yunan mitinde sadece ısınma aracı değil; “mithos” dilinde bilginin ve uygarlığın sembolüdür[69][30]. Prometheus, tanrılara ait bu nimeti çalarak insanlığa verir. Böylece insana yaratıcı güç kazandırır – ateşle madeni eritirler, ekmek pişirirler, ilerlerler. Bu, tanrısal bir kudretin insana geçmesidir. Benzer şekilde, Tevrat’taki Adem ve Havva anlatısında yılan (Şeytan olarak yorumlanır) Havva’yı yasak meyveyi yemeye ikna eder ve insanların gözleri açılır, “iyi ile kötüyü bilmeye” başlarlar. Bu bir tür bilinç/ayırt etme bilgisidir. Patristik ve klasik yorumlarda bu hep olumsuz lanetlense de, bazı gnostik tarikatlar bu eylemi aydınlanma gibi görmüşlerdir. Onlara göre Yaratıcı Tanrı (Demiurgos) insanları bilgisiz tutmak istemiş, yılan ise onlara bilgi vererek aslında iyilik yapmıştır – bu bakış Şeytan’ı Prometheus gibi görür. Nitekim 20. yy’da bazı yazarlar, “Eden’in yılanı aslında insana özgürlüğü getirdi, tıpkı Prometheus’un ateşi getirmesi gibi” demişlerdir. Ana akım inançlarda ise Havva ile Adem’in elde ettiği bilgi itaatsizliğin neticesi olduğu için bir lanettir; onlar masumiyeti kaybeder. Bu açıdan bakıldığında Prometheus’un getirdiği bilgi insanı fiziksel olarak güçlendirirken, Şeytan’ın getirdiği bilgi (günah deneyimi) insanı ruhen düşürür. Filomythos sitesindeki bir makale bu durumu şöyle ifade eder: “Prometheus insanı yükseltir. Şeytan ise düşürür mü? Yüzeyde öyle görünür: Prometheus kültürün kurucusudur; Şeytan düşüşün ve dışlanmanın sembolüdür. Fakat derin düzeyde ikisi de aynı işlevi görür: Tanrı ile insan arasına girerler; bilgiyi taşır, ama düzeni de bozarlar; onların eylemiyle insanlık acı çekse de özne haline gelir.”[63][65]. Gerçekten de her iki anlatı da “masum cehaletten bilinçli (ve acılı) bilgi durumuna geçiş” motifini paylaşır. Prometheus ateşiyle insan artık doğaya körü körüne bağımlı bir hayvan değil, kendi ışığı olan bir varlık olur. Yasak meyveyi tadan Adem ve Havva da cennetin “çocuksu saflığından” çıkıp dünyada ter döken, doğum sancısı çeken, emek veren yetişkinler haline gelirler. Bu boyut, modern felsefi yorumlarda insanlığın erginlenmesi (Aufklärung) metaforlarıyla da ilişkilendirilir. Kant’ın ünlü “Aydınlanma Nedir?” makalesinde insanın kendi aklını kullanmaya başlaması vurgulanır; mitik olarak bu sürecin sembolü Prometheus’çu ateş veya Havva’nın elindeki elma olabilir.
- İnsanlığa yönelik hedef ve sonuçlar: Prometheus, bilinciyle insanlığa acıdığı için eylemde bulunur; yani amacı insanlığa faydadır. Bunu “yasa dışı” yöntemle yapsa da neticede insanların yararına çalışır. Bu yüzden Prometheus miti, insanlığın bir hamiyi olması yönüyle pozitif bir anlatıdır. Hatta Aiskhylos, Prometheus’a “Ey pantropus (bütün insanların yararını gözeten)”, “Ey dost” şeklinde unvanlar verir. Şeytan ise gerek Yahudi, gerek Hristiyan, gerek Müslüman gelenekte asla insanların dostu değildir; aksine “insanların düşmanı” veya “sapkınların dostu” diye anılır. Kur’an’da “Şeytan sizin apaçık düşmanınızdır” (Yasin 36:60) buyrulur. Keza 1. Petrus 5:8’de “Şeytan, yutacak birini arayan aslan gibi” denir. Yani Şeytan, insanın iyiliğini istemez, onu felakete sürüklemek ister. Fakat burada ilginç bir ironi vardır: Teolojik anlatıya göre Şeytan’ın bu saptırma çabası bile Tanrı’nın genel planında insanın sınanmasına hizmet eder. Yani Şeytan istemeden de olsa bir imtihan aracı olarak “hayırlı” bir işleve sahiptir denebilir. Örneğin Eyüb kıssasında Şeytan’ın eziyetleri Eyüb’ün sabrını sınamış, sonunda Eyüb’ün mükafatı artmıştır. Bu haliyle Şeytan, Tanrı’nın haddini bilmez kulları terbiye etme araçlarından biri gibidir. Prometheus’un eylemi ise bilinçli olarak insanlara yarar getirir ama istenmeyen sonuçlara da kapı açar (Pandora’nın kötülükleri gibi). Bu da mitin “her ilerlemenin bir bedeli vardır” temasına denk düşer. Yani Prometheus’un hediyesi karışık sonuçludur: Uygarlık + dertler. Şeytan’ın “hediyesi” (günah bilgisi) de karışık sonuçludur: Günaha düşüş + ahlaki tecrübe. Bu ikilik, özellikle edebiyatta çok işlenmiştir. John Milton, Kayıp Cennet eserinde Şeytan’ı çok boyutlu bir karakter olarak sunar; bir yandan cennetten insanı düşüren yılan suretindeki aldatıcıdır, öte yandan Tanrı’nın sert kurallarına isyan eden ateşli ruh’tur. Milton’ın Şeytanı, felakete yol açar ama içten içe bir “hür irade kahramanı” gibidir de. Romantik şair Shelley, Prometheus Unbound eserinde bu nedenle Prometheus’u açıkça Milton’ın Şeytan’ıyla kıyaslar ve üstün tutar; zira Shelley’e göre Prometheus insancıldır, sevgiden hareket eder, Şeytan ise hırs ve intikamla maluldür[70][71]. Shelley’in değerlendirmesinde Prometheus, “zekânın ve ahlakın en yüksek erdemlerini temsil eder, insanlık için acı çeker” iken, Satan “insanın anlayabileceği zaaflara sahip olduğu için cazip gelir ama amacı insanî değildir, nihayetinde intikam ve yıkım ister” denir[72][73]. Bu yorum, iki figür arasındaki ahlaki ayrımı güzel özetler.
- Ceza ve akıbet: Prometheus tanrılardan, Şeytan Tanrı’dan ceza alır. İkisi de hakikatte ebedi cezaya çarptırılmış gibidir. Ancak mit ve teolojinin bir farkı vardır: Yunan mitinde Prometheus’un kurtuluş ihtimali (Herakles vasıtasıyla) vardır ve gerçekleşir de (Aiskhylos’un kayıp devam oyunlarında muhtemelen kurtuldu). Hıristiyan ve İslam teolojisinde ise Şeytan için kurtuluş yoktur; onun kaderi ebedi lanettir. Bu durum, figürlerin değerlendirilişine de yansır: Prometheus sonuçta affedilir ve onurlandırılır (Hesiodos’un rivayetinde bile Herakles’in Zeus’un izniyle onu kurtardığı iması bulunur[74][75]), Şeytan ise telafisiz bir biçimde düşmandır, merhamet bulamaz. Bazı ezoterik Hristiyan gruplar “apokatastasis” kavramıyla herkesin (Şeytan dahil) sonunda kurtulacağını savunsa da, resmi doktrinlerde bu kabul görmez. İslam’da da Ehl-i Sünnet çizgisi “Şeytan sonsuza dek cehennemdedir” der. Sadece bazı Sûfî yorumlarda mecazi olarak Şeytan’ın aslında Allah’ın “celal tecellisi” (gazap yansıması) olduğu, dolayısıyla cehennemde bile Allah’ın bir rolünü yerine getirdiği ima edilir; ama bu yine de cezasını ortadan kaldırmaz, sadece felsefi bir yorumdur[76][77]. Zerdüştlük açısından Ahriman’ın akıbeti ise Hristiyanlığa benzer: En sonda yok edilecektir. Bu monoteistik düşünceden daha “iyimser” bile sayılabilir, çünkü Hristiyanlıkta Şeytan yok edilmez, sonsuz cezaya kilitlenir; Zerdüştlükte kötülük prensibi tamamen silinir (yok oluş). Bu farkın altı çizilmelidir: Monoteizm sonsuz ceza anlayışı getirirken, Zerdüşt düalizmi bir nevi “nihai birlik” hedefine yönelir (kötülük yok olup tek iyilik kalacak). Bu sebeple bazı akademisyenler Zerdüştlüğü düalist değil aslında monoteistik bir eskatolojiye sahip derler. Konumuz bağlamında, Prometheus’un cezası ile Şeytan’ın cezası arasındaki en önemli fark, cezanın kimin uğruna çekildiğidir: Prometheus başkaları (insanlık) uğruna acı çeken bir figürdür – “insanlar için suç işleyen” bir nevi kurban gibidir. Hatta bu yüzden bazı yazarlar onu “Mesih’vari” bir figür olarak bile görmüştür (örn. 19. yy düşünürü Kuyper, “Prometheus paganların Mesih prototipidir” der). Şeytan ise kendi kibri uğruna cezaya çarpılmış, “kendi kendini kurban eden” değildir; o yüzden sempatik değildir teolojik anlatıda.
- İnsanlığın özneleşmesi (ajanlık kazanması): Bu, aslında yasak bilginin sonuçlarıyla bağlantılı bir motif. Hem Prometheus’un ateşi hem Şeytan’ın ayartması, insanlığın statüsünü değiştirir. Theogonia’dan önce insanlar Zeus’tan korkan, çaresiz varlıklardır; ateşten sonra Zeus’a rağmen kendi işlerini görmeye başlarlar. Aden bahçesinde Adem ile Havva Tanrı’nın sözünden çıkmayan “çocuklar” gibidir; yasak meyve sonrası Tanrı’ya asi olmuş “erişkinler” haline gelirler – tabii cennetten kovularak bedelini öderler. Bu bağlamda, edebiyatta Prometheus ve Şeytan ikilisi bazen “insanı Tanrı’ya karşı bilinçlendiren, isyana çağıran güçler” olarak birlikte anılır. 18. yy sonu ile 19. yy başında doğan Romantik Satanizm akımı, Şeytan’ı bir nevi aydınlatıcı olarak görmeye başladı. Özellikle İngiliz romantikleri Blake ve Shelley, Şeytan’ı zulme başkaldıran ve insanların kendi kaderini tayin etmesini isteyen bir figür gibi işlediler[67][2]. William Blake’in Cennet ile Cehennemin Evliliği adlı eserindeki ünlü söz: “İblis, aktif enerjiyi; Melek ise pasif itaati temsil eder”. Blake burada Şeytan’ı devrimci enerjinin simgesi yapar. Percy Shelley de Devil’s Walk şiirinde Şeytan’ı dönemin despot din adamlarına ve krallarına karşı hakikatleri söyleyen bir figür olarak betimler. Bu yorumlar, dindışı bir perspektiften bakıldığında Prometheus ve Şeytan’ın aynı kefeye konulabileceğini gösterir: İkisi de “insana özgürlük bahşeden asi kuvvet”tir. Ne var ki, teolojik çerçevede bu özgürlük bahşediş kurtuluş değil düşüş demektir. Mesela Hristiyan yorumu der ki insan kendi başına kaldığı (özgürleştiği!) anda günaha battı, cennetten kovuldu. Dolayısıyla insanın Tanrı’dan kopup kendi öz iradesiyle baş başa kalması olumlanan değil, ağlanan bir durumdur. Mitolojik Prometheus hikâyesinde ise insanın Tanrı’ya karşı “kendi ateşini yakması” daha pozitif tonda sunulur (zira Yunan tanrıları mutlak iyi/kötü kavramlarına sahip değildir, Zeus da zalim olabilir; Prometheus’un isyanı bu nedenle “haklı isyan” olarak algılanabildi). Bu temel farkı akılda tutmak gerekirken, her iki anlatıda da insanlığın bugünkü konumuna geçişi sağlayan bir “kırılma anı” vardır: Ateşin çalınması ve Meyvenin yenmesi... Bu kırılma, insanı edilgen cennet halinden etkin yeryüzü haline getirmiştir. Sonrasında insan artık kaderini yaşarken acı çeker, çalışır, üretir, eserler bırakır.
- Kötülüğün kaynağı ve teodise: Prometheus ve Pandora miti, Yunanlılar için “Dünya niye acı dolu?” sorusunun cevabıdır: Çünkü Prometheus tanrıları kızdırdı, Zeus da Pandora’yı gönderdi ve Pandora’nın kutusu açıldı. Yani kötülükler bir tanrısal intikamın sonucudur. Bu, mitolojik bir açıklamadır, felsefi değildir. Yahudi-Hıristiyan teolojide ise “kötülük neden var?” sorusuna verilen cevaplardan biri “Şeytan’ın baştan çıkarması ve insanın asli günahı”dır. Bu yarı-mitolojik yarı-teolojik bir cevaptır. Asıl teolojik açıklama, özgür irade doktriniyle gelir: Tanrı iyi varlıklar yaratmıştır; ancak onlar özgür iradeleriyle isyan edebilir, kötülüğü seçebilir. Şeytan, bu özgür seçimin en uç örneğidir – o, Tanrı’ya rağmen kendi yolunu seçerek kötülüğün babası olmuştur. Bu durumda kötülük, yaratılıştan gelmemiştir, yaratılmışların yanlış seçimlerinden çıkmıştır. Bu teodise modeli Augustine’den beri Hristiyanlıkta, Mutazila’dan beri (ve Eş’ari’de farklı tonla) İslam’da benimsenmiştir. Şeytan figürü, kötülüğün kişileştirilip Tanrı’dan bağımsız hale getirilmesi bakımından teodise problemini monoteist dünyada yumuşatır: Tanrı saf iyidir; kötülük ondan değil, ondan uzaklaşmadan gelir[34][8]. Bu açıdan Şeytan’ın varlığı, mantıksal olarak Tanrı’nın iyiliğini bozmadan dünya kötülüğünü açıklamak içindir denebilir. Zerdüşt ikiciliği ise daha kökten bir çözüm sunar: Kötülük ezelî bir prensiptir; Tanrı kadar kadimdir (ya da Tanrı’nın parçasıydı – bu kısım inanca göre değişir). Böylece Tanrı’nın karakteri tartışılmaz, çünkü O iyiliğin temsilcisidir, kötülük onun zıddıdır. Ancak bu Tanrı’nın mutlak kudretini sınırlar (çünkü karşısında denk bir rakip vardır). Tektanrıcı dinler, ikiciliği reddettikleri için Şeytan’ı hiçbir zaman Tanrı’ya denk bir varlık görmezler – o, sadece bir yaratıktır. Yine de halk inanışlarında sanki Tanrı ile Şeytan satranç oynuyor gibi bir algı sık rastlanır. Bu algı yanılgıdır zira resmi doktrinde Şeytan Tanrı’nın sadece izniyle hareket eden bir zavallıdır. Hatta Luther, Şeytan için “Tanrı’nın zincirlenmiş köpeği” tabirini kullanmıştır. İslam’da da hadislere göre kıyamet yaklaştıkça Şeytan’ın gücü azalır. Zerdüştlükte ise Ahriman başlangıçta korkunç güçlüdür ama Zerdüşt’ün doğumuyla sarsılır, dualarla mağlup edilir, sonunda da yok olur[58][78]. Görüldüğü gibi, kötülük ilkesi her dinde bir biçimde alt edilecek, kontrol altına alınacak bir unsur olarak ele alınır. Yunan mitolojisinde Prometheus kötülüğün kaynağı değildir, hatta tam tersine o iyilik getirendir; kötülük Zeus’un gönderdiği Pandora’dan gelir. Bu yüzden Prometheus = Şeytan benzetmesi moral açıdan kusurludur: Prometheus Pandora’yı açan değil, aksine Pandora belasının kurbanıdır (Prometheus’un erkek kardeşi Epimetheus Pandora’yla evlenerek kutuyu açmasına sebep olur). Bir bakıma Yunan mitinde kötülüğün asli sorumlusu Zeus’tur, Pandora’yı insanlara belâ olarak gönderen odur. Bu Tanrı insan ilişkisi açısından oldukça farklı bir noktadır: Yunan tanrıları insanları keyfen cezalandırabilir, Yahweh/Allah ise adil olup cezayı insanın ve Şeytan’ın hatasına tepki olarak verir. Teodise, antik Yunan’da bir problem değildi; Tanrılar zalim de olabilirdi. Oysa tektanrılı dinde Tanrı’yı zalim saymak küfürdür; bu nedenle Şeytan gibi bir “kötülük aracı” kavramsallaştırılması gerekti. Yani Prometheus miti ile Şeytan efsanesinin temel çıkış motivasyonları farklı sorulara cevap verir: Biri “kurban neden böyle yapılır ve dertler neden var?” derken, öteki “Tanrı iyiyse şeytan nereden çıktı, kötülük neden var?” diye sorar. Yine de insanlığın kendi hatası/kibrinin rolü her iki mitolojide de vurgulanır: Pandora merakı/kandırılması ile kötülüğü saçar; Havva merak/kandırılma ile günahı başlatır. Bu yönleriyle de bir paralellik mevcuttur.
Resepsiyon Tarihçesi: Orta Çağ’dan Romantik Döneme ve Moderne
Mitolojik ve dini metinlerde yer alan bu figürler, asırlar boyunca sanat, edebiyat ve felsefede yeniden yorumlanmıştır. Orta Çağ’da Avrupa kültürü büyük ölçüde Hıristiyan öğretilerine dayandığından, Prometheus miti arka planda kalmış, Şeytan figürü ise demonolojik hikâyeler ve aziz menkıbeleri aracılığıyla canlı kalmıştır. Örneğin ortaçağ tiyatrolarından “Mister Oyunu” türünde, Şeytan genellikle sahnede komik maskaralıklar yapan, sonunda alt edilen bir tip olarak betimlenirdi[79]. Bu dönemde Şeytan’ın ciddiyeti azalmış, “aldanan” konumuna indirgenmiştir. Dante Alighieri’nin İlahi Komedya’sında Şeytan (Lucifer) cehennemin en dibinde buzlara saplanmış, aciz bir canavar gibidir – Tanrı’ya başkaldırısının cezasını ebedi ıstırapla çeken dişsiz bir kötülük sembolüdür.
Rönesans ve Erken Modern Dönem (15.-17. yy), antik mitolojinin yeniden keşfiyle beraber Prometheus’u da gündeme getirdi. Rönesans hümanistleri Prometheus’u genellikle zekânın ve sanatların koruyucusu olarak kutladılar. 16. yy ressamları Prometheus’un cezasını dramatik biçimde tuvallere taşımış (ör. Rubens’in “Prometheus” tablosu, 1612), heykeltıraşlar bu figürü işlemiştir. Bu dönemde Şeytan figürü ise ciddi bir endişe kaynağı haline geldi; çünkü cadı avı histerisi Avrupa’yı sardı. 1487’de Malleus Maleficarum (Cadı Çekici) adlı kitap, Şeytan’ın cadılarla işbirliği yaparak toplumda kötülük yaydığını iddia ediyor, bu da on binlerce insanın (özellikle kadınların) cadı suçlamasıyla yakılmasına yol açıyordu. 16.-17. yüzyıllarda Protestan-Katolik kutuplaşması da karşı tarafı “Şeytan’ın işi” olmakla suçlamaya dek varmıştır. Örneğin Martin Luther, Papa’yı Antichrist (Deccal) ilan ederken, Katolikler de Luther’i “şeytanın yoluna düşmüş keşiş” diye itham ediyordu. Bu dönemde halk hikâyelerinde Faust efsanesi popülerleşti: Bir bilim adamı ruhunu Şeytan’a satarak bilgi ve güç elde eder, sonunda mahvolur. Faust tipi, Prometheus’la ilginç bir tezat/benzerlik sunar: Prometheus ilahi gücü çalıp insanlığa fayda sağlar, Faust Şeytani güçle anlaşma yapıp şahsi çıkar sağlar ama kaybeder. Faust hikâyesini ilk derleyenlerden olan Marlowe (1604) ve en ünlüsü Goethe (1808/1832), insanın bilgi ve güç arzusunun şeytani yönünü vurguladılar. Böylece “Promethean” (Prometheusvari) hırs ile “Faustian” (Faustvari) hırs kavramları, edebiyatta farklı tonlar aldı: Biri kahramanca, diğeri tehlikeli. Bu ayrım aslında Prometheus ile Şeytan’ın ahlaki farkının bir yansıması gibidir.
- yüzyılın ortasında John Milton, Paradise Lost (Kayıp Cennet) (1667) destanını yazarak Şeytan’ın edebiyattaki en nüanslı tasvirlerinden birini sundu. Milton’ın Satan’ı, hem enfes retorik yeteneğiyle büyüleyen karizmatik bir asi, hem de sonunda kendi kibriyle küçük düşen trajik bir figürdür[80]. “Cennetten kovulup cehenneme hapsolması” bir yandan onun mağlubiyetini gösterirken, cehennemde kurduğu mecliste diğer düşmüş melekleri “kayıp cenneti tekrar ele geçirmek” için kışkırtması onun yılmaz iradesini gösterir. Milton’ın epik şiirinde Şeytan belki de ilk kez açıkça bir çeşit kahraman olarak sunuldu – en azından anlatının ilk yarısında o baş karakterdir. “Neden Milton, Tanrı’dan ziyade Şeytan’ı bu kadar cazip yazdı?” sorusu sonraki nesilleri etkiledi. 18. yy sonu Romantik şairleri, Milton’ın istemeden Şeytan’ı yücelttiğini düşündüler ve bunu beğendiler. William Blake, Milton’ı yazarken kendisinin de farkında olmadan Şeytan’ın safında olduğunu iddia etti. Percy Shelley, Milton’ın Satan’ının “ahlaki ve entelektüel büyüklük açısından eserdeki diğer tüm karakterlerden üstün” olduğunu söyledi[81]. Bu görüş, bir “Romantik Satan” imgesi yarattı: Bu Satan, tiranlığa başkaldıran, bireysel özgürlüğü savunan, tanrıların zulmüne boyun eğmeyen bir Prometheus gibiydi[82]. Nitekim Shelley Prometheus Unbound eserini yazarken Milton’ın Şeytan’ını model almış fakat tersine çevirmiştir: Prometheus’u zincirlerinden kurtarır ve Zeus’u devirterek insana altın çağ başlatır. Burada Shelley’nin mesajı otorite (monarşi ve kurumsal din) karşıtı, devrimci bir ütopyadır. Byron, Prometheus adlı bir şiir kaleme alarak (1816) bu figürü “insan ıstırabının soylu mucidi” diye yüceltir. Byron’un “Prometheus” şiirinde Titan için şu dizeler vardır: “Sen, kudretlinin zorbalığına karşı acıyla güldün; insana umut verdin, kendi yüreğin kanarken...”. Bu, tam da Romantiklerin Şeytan’ı da nasıl gördüğünü özetler: Her ikisi de zalim göğe başkaldıran kahramanlar.
- yüzyılın ilerleyen döneminde Gotik edebiyat ve satanik temalar da artış gösterdi. Ruskin gibi bazı ahlakçılar bu romantik eğilimi eleştirerek, “Şeytani gurur, modern insanın hastalığıdır” dediler. Yine de satanik imge popüler kültürde cazibesini korudu. Örneğin Fransız şiirinde Baudelaire, “dua eden alçakgönüllü şeytan” imgesiyle şok edici tersine çevirmeler yaptı. Dostoyevski romanlarında Şeytan, karakterlerin hayal ve hezeyanlarında modern insanın inanç krizini temsil etti (örn. Karamazov Kardeşler’de İvan’ın halüsinasyonlarında Şeytan sofistike bir beyefendi şeklinde görünür).
Modern döneme (20. ve 21. yy) gelindiğinde, Prometheus ve Şeytan figürleri geniş bir mecaz yelpazesinde kullanılmaya devam etti. “Promethean” terimi, özellikle teknoloji ve risk tartışmalarında önemli yer tuttu. 20. yüzyılda atom bombasının icadı sonrası, biliminsanları sıkça kendilerini “Prometheus” ile kıyasladılar: İnsanlık, tanrıların ateşine –nükleer güce– erişmişti ve bu büyük bir tehlike ve sorumluluk getiriyordu. J. Robert Oppenheimer, ilk nükleer testten sonra Bhagavad Gita’dan “Şimdi ben ölümlerin ölümü oldum” dizelerini anarken, basın onu “Modern Prometheus” diye nitelendirdi. Hatta Manhattan Projesi’nde görev alan bazı aydınlar, projeyi durdurmak için Bulletin of Atomic Scientists dergisinde “Prometheus’u Zincire Vurma Zamanı” gibi başlıklarla uyarılar yayımladı[83][84]. Yani Prometheus, kontrolsüz bilimin tehlikesi metaforuna dönüştü. Mary Shelley çok daha önce, Frankenstein (1818) romanının altbaşlığına “Modern Prometheus” diyerek biliminsanının Tanrı rolüne soyunmasını eleştirmişti – Dr. Frankenstein ölüye can vererek “ateşi çalmış” ama bir canavar yaratmıştı. Bu roman, Promethean risk ve hybris (aşırı gurur) temalarını işler. Günümüzde genetik mühendislik, yapay zeka gibi alanlarda “Prometheusçu hırs” tabiri sıkça duyulur; insanın doğanın sınırlarını zorlaması sorgulanır.
Şeytan figürü ise modern kültürde hem ciddi hem ironik tonlarda varlığını sürdürüyor. C.S. Lewis, Perelandra gibi romanlarında uzayda Adem/Havva imtihanlarını işledi; Screwtape Mektupları eserinde bir kıdemli şeytanın gençe mektupları şeklinde didaktik hiciv yaptı. Mikhail Bulgakov, Usta ile Margarita (1940) romanında Şeytan’ı (Woland) Moskova’ya gelen esrarengiz bir yabancı olarak tasvir edip Sovyet toplumunun ikiyüzlülüğünü eleştirdi. Popüler kültürde 20. yy sonunda “şeytani” imge iyice yumuşatıldı: Bedazzled gibi filmlerde Şeytan eğlenceli bir karakter olarak sunuldu; hatta “Lucifer” adlı (2016-) TV dizisinde cehennemden emekli olup Los Angeles’ta bar işleten karizmatik bir anti-kahraman olarak betimlendi. Bu tür eserler, Şeytan’ı canavarî düşman formundan çıkarıp psikolojik olarak derinlikli veya sempatik bir karakter haline getirme eğilimindedir – bu da aslında Milton ve romantiklerin başlattığı çizginin popüler izdüşümüdür. Ancak korku türünde klasik Şeytan imgesi (boynuzlu, çirkin, şeytani gülüşlü) de devam ediyor: The Exorcist (1973) gibi filmlerde şeytanî varlıklar saf dehşet unsuru. Ayrıca heavy metal altkültüründe Şeytan ve demon imgelemi, otoriteye meydan okuma ve şok unsuru olarak benimsenmiştir (Iron Maiden’ın şeytansı maskotları, satanik semboller vs).
Sanatta Prometheus ve Şeytan figürleri birbiriyle bazen kaynaşan çizgilerde yer bulur. William Blake’in resimlerine baktığımızda, hem Prometheus’un zincire vuruluşunu hem “Büyük Kırmızı Ejderha”yı (Vahiy’in Şeytanını) çizdiğini görürüz. Blake’in Prometheus tasvirlerinde Titan’ın kaslı bedeni ve ıstırabı öne çıkar – bir nevi “kahramanca acı” vardır (tıpkı Blake’in Şeytan illüstrasyonundaki yücelik gibi). Eugène Delacroix ve Gustave Moreau gibi ressamlar da Prometheus’un cezasını dramatize ederek aslında insanın bilgi uğruna çektiği acıyı sembolize ettiler. Gustave Doré, Milton’ın Paradise Lost’u için çizdiği gravürlerde Şeytan’ı devasa kanatlı, gururlu bir melek olarak resmetti (özellikle Doré’nin “Lucifer’in Cennetten Düşüşü” gravürü ünlüdür, Lucifer’in yarı üzüntülü yarı öfkeli ifadesini yansıtır)[85]. Bu görüntüler, edebiyattaki asil isyancı imgesini pekiştirdi. Modern dijital oyun ve çizgi roman kültüründe de bu figürler belirdi: God of War 2 oyununda Prometheus bir yan karakterdir; Sandman çizgi romanında Lucifer sıkça gündemdedir.
Politik alanda ise “Promethean” ve “Luciferian” imgeler alegorik kullanılır. Promethean genelde övgü veya nötr tonda, insanın yaratıcı, yenilikçi ve risk alan yönüne atfen kullanılır. Örneğin Marx’ın gençlik yazılarında Prometheus, “zincirlere karşı insan aklının özgürlüğünü temsil eden” bir figürdür; Marx onu en soylu mit karakteri ilan eder. Luciferian ise daha çok komplocu teorilerde, gizli kötücül güçleri ima eden bir sıfat oldu (örn. aşırı gruplar düşmanlarını “Luciferci” sapkınlar diye adlandırabiliyor). Öte yandan, kendini bilinçli olarak “Luciferci” diye tanımlayan LaVey gibi Satanistler de çıktı (LaVeyan Satanizm, Şeytan’ı sembolik bir özgürlük figürü sayar, 1966’da kurulmuştur). Bu akım, aslında Şeytan’ı “bireysel hazzın ve özgürlüğün sembolü” olarak yüceltir, ki bu bakımdan yine Prometheusçu bir yanı vardır (çünkü otoriteye başkaldırıyı, kendi ışığını yakmayı savunur).
Kısacası, resepsiyon tarihçesi, Prometheus ve Şeytan’ın ham efsanelerden çıkıp, her dönemin ruhuna göre yeniden giydirildiğini gösterir. Orta Çağ’da didaktik-dini çerçevedelerken, Romantizm’de devrimci sembollere dönüştüler; modern çağda psikolojik ve toplumsal alegorilere dönüştüler. Bu süreçte ikisi bazen ayrı uçlarda (biri kahraman biri şeytan) bazen benzer rollerde (ikisi de isyankâr aydınlatıcılar) temsil edildi. Milton, Blake, Shelley çizgisinde Prometheus ve Lucifer figürleri neredeyse kaynaşmış; Dante, Goethe, Bulgakov çizgisinde ise farklı konumlarda durmuştur. Günümüzde her iki figür de popüler kültür referansı olarak yaşamaya devam ediyor, belki de insanlığın bitmeyen “bilgi arayışı vs itaat gereği” ikilemini simgeledikleri için.
Felsefi ve Etik Tartışmalar: Özgür İrade, Teknoloji, İsyanın Anlamı
Prometheus ve Şeytan/İblis figürlerinin etrafında dönen hikâyeler, sadece mitolojik veya teolojik masallar değil, aynı zamanda derin felsefi sorunsalların temsilidir. Bu bölümde, bu figürlerin bilgi, etik, özgür irade ve teknoloji ile ilişkili sembolik anlamları incelenecek; ayrıca modern dünyada onların taşıdığı alegorik mesajlar değerlendirilecektir.
Prometheus: Bilginin Etiği ve Tekniğin Laneti/Vaadi
Prometheus, bilginin bedeli konusunda kadim bir uyarıdır. Ateşi çalarak insanlara teknik bilgi armağanını veren Prometheus, aynı zamanda bunun bedelini kendi şahsında öder: ebedî acı. Bu açıdan Prometheus, “insanlık adına acı çeken” bir figür olarak etikte fedakârlık erdemini simgeler. Fakat öte yandan Zeus’un insanlara ateş karşılığı Pandora’yı göndermesi, “her bilginin bir laneti olabilir” düşüncesini barındırır. Bu fikir, modern teknolojik tartışmalarda “Prometheusçu ambivalans” (ikirciklilik) olarak anılır. Örneğin, nükleer enerjiyi keşfetmek insanlığa muazzam güç verdi ama aynı zamanda nükleer bomba tehdidini doğurdu. Bu, tam anlamıyla Prometheus’un ateşi metaforudur[83]. Filozof Hans Jonas, teknoloji etiğine dair eserinde “Promethean risk” kavramını kullanır ve der ki: “İnsan, Tanrıların sahip olduğu bir güce eriştiğinde, Tanrıların bilgece uzakgörüşüne de sahip midir? Değilse, Prometheus’un zincirlerini hatırlamalı...”. Jonas burada sorumluluk ilkesine atıf yapar: Teknoloji kullanıcısının öngörü ve tevazu sahibi olması gerekir.
Prometheus’un hikâyesi, aynı zamanda tekniğin (techne) çift yüzlülüğünü simgeler. Tekhne Yunanca’da sanat, zanaat, beceri demektir; ateş tüm tekhnelerin temelidir. Prometheus sayesinde insan homo faber (alet yapan insan) olur. Bu ilerleme, insanı doğadan koparıp kültürü başlatır[86]. Ne var ki, kültürün başlaması aynı zamanda doğal cennetin kaybı anlamına gelir. Yunan trajedi anlayışında her büyük kazanım bir kayıpla gelir (tragik denge). Prometheus bu dengeyi vücudunda yaşar: Bilgiyi getirdi, bedeni mahvoldu. İnsanlar da bilgiyi aldı, ruhsal huzuru kaybetti (artık “huzurlu bir hayvan değiller”; sorunlarla boğuşan varlıklar oldular[29]). Bu, felsefede “Bilgelik arttıkça keder artar” (Ecclesiastes 1:18) şeklinde ifade edilmiş bir paradoksla akrabadır. Gerçekten de antik Yunan’da Sofokles “Bilmemek tatlıdır” derken, Aiskhylos “Çekerek öğrenir insan” (pathei mathos) demiştir – yani acı çekerek bilgelik kazanırız. Prometheus miti bu pathei mathos ilkesinin mitik ifadesidir. Prometheus’un ıstırabı boşa değildir; insanlık aydınlanmıştır. Bu yönüyle, etiğin belki de en eski tartışması olan “iyi amaç için kötü eylem meşru mudur?” sorusunu gündeme getirir: Prometheus iyi bir amaç (insanların iyiliği) için hırsızlık (kötü eylem) yapmıştır. Klasik etiğin cevabı genelde hayır olsa da (amaç, aracı meşru kılmaz), mit ve edebiyat bu soruyu muallakta bırakır. Prometheus’a Yunanlılar kızmaz, aksine onu sever. Bu, amaçların yüceliğinin bazen araçların günahlılığını affettirebileceği imasını taşır. Modern bağlamda mesela bilim için etik sınırlar zorlanabilir mi sorusu buraya bağlanır (örneğin tıp araştırmalarında insan deneklere zarar vermek gibi). Prometheus miti net yanıtlar vermez ama düşünmeye sevk eder.
Prometheus bir diğer boyutta, güç ve sorumluluk diyalektiğini sembolize eder. Spider-Man çizgi romanının ünlü sloganı “Büyük güç, büyük sorumluluk getirir” belki de en eski formülasyonunu Prometheus’ta bulur: O gücü çaldı ve sorumluluğunu acıyla üstlendi. Prometheus eğer ateşi verip kaçsaydı basit bir hırsız olurdu; fakat bedelini ödeyerek acı çekmesi, onu bir nevi kurtarıcı yapar. Bunda Hristiyanlık ile bazı paralellikler kurulmuştur (Hz. İsa insanlık için acı çeker fikri). Ancak arada fark, Prometheus’un suçu işlemiş olması, İsa’nın ise günahsız olmasıdır. Yine de, 19. yy’da özellikle Shelley ve Blake gibi teolog olmayan yazarlar, Prometheus’u “ateist mesih” gibi görmüş, “insanlığı cennetten değil belki ama tiranlıktan kurtaran kahraman” diye yorumlamışlardır. Bu da isyanın estetiğine bağlanır.
Şeytan/İblis: Kötülüğün Kökeni, Özgür İrade, İtaat ve Kibir
Şeytan/İblis figürü etrafında şekillenen tartışmalar, ahlaki kötülüğün doğası ve özgür iradenin kullanımı üzerinedir. Teolojide Şeytan, ilk kötülük işleyen irade sahibi varlık olduğu için, onun üzerinden kötülük problemi ele alınır. Augustinus, “Tanrı evreni en mükemmel şekilde yarattı fakat bu, bazı yaratıkların O’na sırt dönmesini engellemiyor; işte kötülük budur” diyerek Lucifer’in düşüşünü model almıştır. Yani Şeytan, kötülüğün şahsen somutlanmış halidir ama varlığı bile Tanrı’nın lütfu sayesindedir (çünkü var olmak iyidir, yokluk kötüdür – Augustinus böyle der). Bu anlayışta, Şeytan aslında bozulmuş bir iyiliktir, privatio boni (iyiliğin yitimi). Onun kibri, “Tanrı’dan bağımsız iyilik olma” arzusudur ama başarısızlığa mahkumdur.
Kibir (ar. kibr, yun. hybris), Şeytan ile simgeleşmiş en büyük ahlaki zaaflardan biri kabul edilir. Iblis’in Adem’e secde etmeyişinin arkasında yatan kibir, Kur’an’da ve hadislerde “şeytani bir haslet” olarak sürekli anılır. Hz. Muhammed “Kalbinde zerre kadar kibir olan cennete giremez” derken buna atıf yapar. Ortaçağ Hristiyan ilahiyatçısı Aquinas, Lucifer’in ilk günahının kibir olduğunu, bunun da “yaratıcıya bağımlı olmayı reddetme” şeklinde olduğunu anlatır. Yani kibir, itaatsizliğin, isyanın motivasyonudur. Bu noktada ilginç olan, modern kültürde kibir bazen erdem gibi lanse edilmiştir. Örneğin Ayn Rand felsefesinde (objektivizm) gurur, en yüce erdemdir; insanın kendine saygısı ve bağımsızlığının ifadesidir. Rand, dini alçakgönüllülüğü kölelik mentalitesi sayar. Bu, teolojik bakışla taban tabana zıttır. Bu tartışma, esasta Bireyci etik vs İtaatkâr etik çatışmasıdır. Şeytan, itaatsiz bireyciliği temsil ederken, Tanrı figürü itaat ahlakını temsil eder. Bu, siyaset felsefesinde de yankılanır: Otoriteye karşı özgürlük arayışı meşru mudur? Thomas Hobbes gibi düşünürler, Leviathan’da otorite olmadan özgürlüğün kaos getireceğini, bu yüzden isyanın kötülüğe yol açacağını söyler (tıpkı Şeytan’ın isyanı evrene kötülük salmıştır gibi). Öte yandan, John Milton gibi cumhuriyetçiler, tiran bir otoriteye karşı isyanı haklı görür (Milton aynı zamanda teolog olarak Şeytan’ı kötülemiştir ama şiirinde bir alt metin okuması mevcuttur). Bu ikilemde Şeytan figürü, bir bakıma “siyasi isyan” ile “ahlaki fesat” arasındaki ince çizgiyi temsil eder. Nitekim devrimci literatürde Şeytan bazen özgürlük savaşçısı, bazen ise kaos yaratan nihilist olarak sunulur.
Özgür irade meselesine gelince: Şeytan’ın isyanı, Tanrı’nın mutlak egemenliğiyle bağdaştırılması gereken bir olaydır. Bu teolojik bir bilmecedir ve birçok tartışmaya konu olmuştur. Augustinus ve çoğu ilahiyatçı, “Tanrı izin verdi ama emretmedi; Şeytan kendi istedi” diyerek paradoksu aşmaya çalışır. İslam’da da Kaderiye ve Cebriye tartışmaları tam bu minvalde, İblis örneği üzerinden yürümüştür. Özgür irade savunucuları “İblis tamamen kendi hür seçimiyle isyan etti” der, cebr yanlıları ise “İblis bile Allah’ın dilemesiyle bunu yaptı” deyip daha determinist bir çizgi çizer. Tasavvuf ilginç şekilde bu determinist görüşe mistik bir anlam katar: Hallac-ı Mansur gibi sufiler “İblis aslında Allah’ın gizli iradesini yerine getirdi, çünkü Allah Adem’in yeryüzüne inmesini takdir etmişti, birinin bunu sağlaması lazımdı” gibi sözler sarf ettiler[47][87]. Bu, “ilahi planın parçası olarak kötülük” fikridir. Yani Şeytan’ın özgür iradesi var ama neticede Tanrı’nın planından bağımsız değil. Bu tutumla aslında Sufi kozmolojide Şeytan, “Allah’ın celal (kahredici) tecellisi” haline getirilir[76][77]. Örneğin İbn Arabi, evrende Allah’ın güzel (cemal) ve kahredici (celal) isimlerinin tecelli ettiğini, Şeytan’ın aslında Allah’ın kahredici isimlerinin zuhurundan ibaret olduğunu söyler. Bu anlayışta Şeytan, bağımsız bir özne olmaktan çıkar; kozmosta Allah’tan ayrı hiçbir güç yoktur, öyleyse Şeytan da O’nun gölgesidir. Bu yaklaşım, ontolojik olarak panteist bir tını taşır ve elbette ortodoksiden sapkın bulunabilir. Ama felsefi olarak bakıldığında, kötülüğün ilahi yapı içindeki yeri problemine bir çözümdür: Kötülük (Şeytan) Allah’ın “gizli sanatının bir parçasıdır”. Hatta bazı mistikler, “Şeytan olmasa iyiliğin anlamı anlaşılmazdı” diyerek, evrendeki zıtlıkların hikmetine işaret ederler.
İtaat ve inanç sınavı açısından, İblis kıssası “körü körüne itaat mi, sorgulama mı?” tartışmasına kapı açar. İblis, Adem’e secde emrini sorgular (“Ben ondan üstünüm” diyerek mantık yürütür). Burada aslında İblis bir rasyonel kıyas yapmıştır: Ateş topraktan üstündür -> öyleyse ateşten olan secde etmez. Bu akıl yürütmesi yüzünden ilk mantıkçı diye iğneleyen bile olmuştur. Öte yandan, melekler akıl yürütmeden itaat etti ve övüldüler. Bu, dine eleştirel bakan bazı düşünürlerce “İslam’ın/Tevrat’ın sorgusuz itaati övdüğünün göstergesi” diye yorumlanır. Kimileri İblis’i bu yüzden “kozmik bir Sokrates” gibi, verilen emri akılla test eden biri olarak görmeye kalkmıştır. Tabii bu, inanç perspektifinden kabul edilemez: Emri veren Tanrı ise akıl orada durmalı, teslim olmalı denir. Fakat felsefi olarak, itaat vs akıl ikilemi burada belirir. Kant, bir yandan Aydınlanma’da aklın kullanımını savunurken, diğer yandan ahlak metafiziğinde “kategorik imperatif” ile koşulsuz buyruk kavramını getirir; Tanrı’ya değil ama ahlak yasasına itaati öğütler. Bu aslında sekülerleştirilmiş bir itaat anlayışıdır. İblis ise ahlak yasasına karşı kibirli bireyciliği simgeler denebilir (Kantçı bir yorumla). Kant’ın Din Üzerine eserinde ilginç bir bölüm var: “Radikal Kötülük” kavramını tartışır ve der ki: insan doğasında radikal kötülük meyli vardır, bu başkasının koyduğu ahlak yasasına boyun eğmemek şeklinde gösterir kendini. Bu neredeyse İblis’in isyanının insandaki yansımasıdır. Kant orada doğrudan Şeytan’dan bahsetmez ama konsept olarak insanın “kendi kendine yasa koyucu olmak istemesi” kötülük kaynağıdır der. Bu, teolojik orijini olan bir fikirdir.
Kibrin sınırları tasavvuf ve şiirde de işlenmiştir. Mesela Goethe’nin Faust’unda, Faust’un bilgi kibri yüzünden Mephistopheles’e (Şeytan’a) kapılması teması var. Faust, Promethean bir karakter gibiyken, kibri onu Şeytan’ın oyuncağı yapıyor. Bu da “insan ne kadar ileri giderse gitsin, haddini aşarsa düşer” fikrini sunar, tıpkı İblis’in makamını kaybetmesi gibi. Yani kibir, haddi aşmak (hybris) demektir. Antik Yunan’da da hybris en büyük günahtı, ilahi ceza getirirdi. Prometheus bile aslında hybris içeren bir eylem yapmıştı (tanrıların tekelindeki ateşi çalmak haddini aşmaktır), o cezalandırıldı; Şeytan Tanrı’nın makamına göz dikti, o da düşürüldü. Bu ortak motif, pek çok ahlak öyküsünde var: Ikarus’un uçup düşmesi, Utnapiştim’in ölümsüzlüğü elde edememesi vs.
Modern kültürde Şeytan/İblis figürü, etiğin ötesinde psikolojik bir arketip olarak da görülüyor. Jung’un analizinde, insan psişesinin “gölge” tarafını temsil ediyor. Jung’a göre her bilinçli benliğin karanlık, bastırılmış bir yanı (gölgesi) vardır; dinde bu Şeytan olarak dışsallaştırılmıştır. İnsan kendi gölgesiyle yüzleşmeli, onu inkar etmemelidir. Bu psikolojik yorum, Şeytan’ı içselleştirip “kendi şeytanlarımızla yüzleşme” şeklinde popüler dile de geçmiştir. Mesela bir psikoterapist “her insan biraz şeytan taşır” diyerek, aslında gölge arketipine atıf yapar. Bu bakış, teolojik dualizmin yerine psikolojik bir dualizm koyar: Bilinç vs gölge. Prometheus burada bilincin aydınlığını, Şeytan gölgeyi temsil edebilir.
Siyasette ve toplumsal hayatta Şeytan, şeytanlaştırma kavramının da kökenidir. Yani bir kişi veya grubu, tüm kötülüklerin müsebbibi, şeytani bir öteki olarak kodlamak. Bu, ne yazık ki çatışmalarda sık kullanılan bir propaganda yöntemi olagelmiştir. Düşmanını demonize etmek deriz. Bu, Şeytan imgesinin en zararlı kullanım şeklidir, çünkü insanlaştırmayı engeller. Orta Çağ’da cadıları yakmak için, düşmanını yok etmek için önce onu Şeytan ile işbirliği içinde göstermen gerekirdi. Bu yüzden aydınlanma ile birlikte “şeytanın varlığına inancın azalması” biraz toplumsal barışa da katkı yapmıştır diyebiliriz – en azından seküler bakış açısı böyle savunur.
Teodise ve felsefe bağlamında, 20. yüzyılda kötülük problemine dair çokça eser verildi. Epistemik açıdan “Şeytan’ın varlığı Tanrı’nın varlığına kanıt karşıtı mıdır?” gibi tartışmalar felsefi teolojinin konusu oldu. “En iyi olası dünyada yaşıyor olsaydık Şeytan olur muydu?” diye Leibnizci sualler ortaya atıldı. Genelde teistler, Şeytan’ın varlığını “dünyanın ahlaki sınav yeri oluşunun parçası” diye açıklar (Irenaeusçu yaklaşım). Ateistler ise “Eğer Tanrı her şeye kadirse, Şeytan’a hiç izin vermemeliydi” argümanını kullanır. Bu belki de inancın en çetin muharebe alanıdır. Modern teologlar bazen Şeytan’ı metafor olarak yorumlayıp (özellikle bazı liberal Hristiyanlar), asıl meselenin “insanın içindeki kötülük” olduğunu, dolayısıyla gerçek bir düşmüş melek aramamak gerektiğini söyler. Karl Barth gibi neo-ortodoks teologlar ise Şeytan’ı ciddiye almanın, Tanrı’nın lütfunu ciddiye almak için gerekli olduğunu belirtir. İslam’da da modernist bazı yorumcular “Şeytan kavramı, insan nefsanî arzularının temsilidir” gibi açıklamalara gitmişlerdir (ancak bu ana akım görüş değildir).
Özetle, Şeytan/İblis figürü, etiğin kilit kavramlarına dair bir odak noktasıdır: Kibir (enaniyet) vs tevazu, itaat vs isyan, iyi vs kötü, özgür seçim vs kader, sevgi vs nefret. Prometheus ise bilgi etiği ve insanın kudret tutkusu konusunda odak bir semboldür: Bilim vs ahlak, ilerleme vs risk, merhamet vs düzen, birey vs otorite. Bu figürler, binlerce yıldır bu soruları somutlaştırdıkları için hâlâ kültürel tartışmalarda yerlerini korumaktadırlar.
Güncel Temsiller ve Politik/Etik Alegoriler
1. yüzyılda Prometheus ve Şeytan figürleri yeni mecralarda yeniden karşımıza çıkıyor. Bilim-kurgu özellikle Prometheusçu temaları işlemeye devam ediyor. Ridley Scott’ın Prometheus (2012) filmi, ismiyle açıkça bu mite göndermede bulunur: filmde insanlık bilinmeyenin peşinde “yaratıcılarının ateşini çalmaya” kalkışır ve felaketle karşılaşır. Bu filmde Prometheus gemisi insanları uzak gezegenlerde Tanrı’yı oynamaya götürür ama sonuç travmatik olur – bir nevi Frankenstein teması uzaya taşınır. Yine Matrix gibi filmlerde de Prometheusçu kahraman (Neo) insanları karanlıktan kurtarmak için fedakarlık yapar vs.
Şeytan figürü popüler medyada artık çoğu zaman korku filmlerinin klişesi veya fantastik kurgunun karakteri olarak (örneğin Supernatural dizisinde Lucifer bir karakterdir) boy gösteriyor. Bu temsillerde bazen şeytana insani özellikler veriliyor (mesela Lucifer dizisinde şeytan depresyona giriyor, terapiste gidiyor vb.), bu da Şeytan’ı anti-kahraman mertebesine indirgiyor. Bu sekülerleşmiş Şeytan imgesi, bir bakıma insanın kendi karanlık yönlerini kabullenme çabasını yansıtabilir.
Politik alegori olarak, Prometheus genelde “adaletsiz düzene başkaldıran halkı” temsil ederken, baskıcı güçler Prometheus’un cezasını anımsatan yöntemlerle (işkenceyle, zincirle) tasvir edilir. Örneğin bir karikatürde, bir diktatör Zeus olarak resmedilirken, özgürlük isteyen bir genç Prometheus gibi zincire vurulmuş, karnını deşen kartal da diktatörün polisidir – bu tür çizimler Arap Baharı vs. sırasında görülmüştür. Şeytan ise politikada genelde rakibi “şer odağı” göstermenin aracıdır: Soğuk Savaş’ta her iki taraf da birbirini “Şeytani imparatorluk” (Evil Empire) diye tanımlamıştı. Bu demonizasyon söylemi maalesef bugün de yabancı değildir (örneğin bazı radikal gruplar ABD’yi “büyük şeytan” ilan eder vs.). Bu alegorik dil, Prometheusçu sembolizme nazaran daha tehlikelidir, çünkü insanileştirmenin aksine canavarlaştırmayı içerir.
Etik alegorilerde ise Prometheus, “yüksek risk - yüksek fayda” dengesinin sembolü oldu. Teknolojide transhümanizm gibi akımları savunanlar, Prometheusçu cesareti överler (insan bu zincirleri kırıp ölümsüzlüğe bile erişmeli derler). Onlara göre Prometheus’un suçu kahramancaydı; Zeus (doğa, ölüm vs.) insana lüzumsuz kısıtlar koymuştur, bunları aşmalıyız. Transhümanist literatürde “Promethean freedom” diye bir kavram vardır, insanın kendi evrimini eline alma özgürlüğü demektir. Buna karşılık ihtiyat yanlıları, “Prometheus, unutma Pandora da peşinden gelir” diyerek uyarır. Yani hızlı ilerleme Pandora’nın kutusunu da açabilir, dikkatli olmalı.
Dinî ve ahlâkî tartışmalarda ise Şeytan figürü bugün hala canlıdır. Televanjelist vaizler veya radikal din adamları, toplumsal bozulmaları “şeytan işi” diyerek açıklamaya meyyaldir. Örneğin bazıları interneti şeytanın yeni tuzağı olarak niteler, kimileri pop yıldızlarını şeytanın ajanları diye suçlar (bu, eskiden beri süren bir motif: rock müzik “şeytan müziği” idi vs.). Bu tip yaklaşımlar, bir tür panik söylemleridir ve sorunun karmaşık sebeplerini basit bir Şeytan imgesine indirger. Öte yandan daha akılcı dini yorumcular, “şeytan sizi suça zorluyor demeyin, kendi nefsinizi disipline edin” diyerek bireysel sorumluluğu vurgular. Bu da aslında epey Promethean bir tavsiyedir: Kendi ışığını kendin yak, sorumluluğu ele al. Yani “Şeytan beni kandırdı” bahanesine sığınma.
Sonuç olarak, Prometheus ve Şeytan/İblis figürleri, çağlar boyunca insanın bilgiyle ilişkisi, otoriteye başkaldırı ve kötülüğün içselleştirilmesi gibi büyük temaların taşıyıcısı olmuşlardır. Birisi mitolojik kahraman olarak, diğeri dini antagonist olarak farklı işlevler üstlense de, günümüz kültüründeki temsilleri giderek çeşitlenmiş ve hatta yer yer kesişmiştir. İkisini bir arada ele almak, insanlığın kolektif hafızasında aydınlık ve karanlık, ilerleme ve düşüş kavramlarının nasıl iç içe geçtiğini gösterir. Bu nedenle modern etik ve felsefi söylemde de bu figürler hala kullanışlı birer sembol olmaya devam ediyor.
Sonuç: Benzerlikler, Farklar ve Nedensel Bağlar Üzerine
Prometheus ve Şeytan/İblis figürlerinin mitolojik ve teolojik incelemesinden çıkan genel tablo şudur: Yüzeyde oldukça farklı kültürel bağlamların ürünleri olmalarına rağmen, derin yapıda insanlığın evrensel temalarını yansıtmaktadırlar. Bunlar arasında başkaldırma, sınır ihlali, bilgi arayışı, cezalandırılma, insanın dönüşümü ve kötülüğün ortaya çıkışı sayılabilir. Ancak bu temaların anlam yönü iki figürde dramatik biçimde ayrışır: Prometheus anlatısı, insan-merkezli bir sempati ve takdir toplayacak şekilde sunulurken, Şeytan anlatısı Tanrı-merkezli bir bakışla onu nihai kötü ilan eder.
Benzerliklerin özeti: İkisi de bir “üst otoriteye isyan eden, kozmik düzeni bozan” figürdür. İkisi de “insana bir şey getirir”: Prometheus ateş (medeniyet) getirir, Şeytan yasak bilgi (iyilik-kötülük tecrübesi) getirir[61][88]. Bu eylemleri sonucunda her ikisi de ebedi cezaya çarptırılır ve insanlık da acı çekmeye başlar. Yani her iki anlatıda da bir altın çağın sonu ve düşüş teması vardır: Prometheus öncesi insanlar belki ilkel ama huzurludur (Pandora sonrası dertlenirler), Şeytan öncesi Adem-Havva cennette rahattır (sonra dünyaya düşerler). Yine her ikisi de aracı konumundadır: Prometheus tanrı ile insan arasında, Şeytan Allah ile insan arasında girer[65]. Her ikisinin hikâyesi de bir uyarı işlevi görür: Prometheus miti tanrılara karşı gelmenin bedelini vurgular Yunan kültüründe, Şeytan kıssası Allah’a itaatsizliğin cezasını gösterir ilahi dinlerde. Bu yapısal benzerlikler, bazı araştırmacıları iki figürün menşeinin bağlantılı olabileceği düşüncesine bile itmiştir (ör. “Prometheus’un Yunan mitinin, Yahudi-Hristiyan Şeytan figürüne ilham verdiği” yönünde spekülatif görüşler vardır[89]). Ancak kanıtlar bu yönde ikna edici değildir; benzerlikler daha çok evrensel motiflerin paralel gelişiminden kaynaklanıyor görünmektedir.
Farklılıkların özeti: Birincisi, rolün ahlaki niteliği farklıdır: Prometheus pozitif bir kültür kahramanı iken, Şeytan negatif bir ruh düşmanı figürdür[63][90]. Prometheus insanlığı kurtaran bir asi gibi görülür, Şeytan insanlığı saptıran bir asidir. Bu temel fark, onları anlatan kültürlerin dünya görüşünden ileri gelir: Yunan mitolojisinde tanrılar mutlak iyi değildir, Prometheus insandan yana saf tutabilir; Yahudi-Hristiyan-İslam inancında Tanrı mutlak iyi olduğu için, ona isyan eden mutlak kötü olur. İkinci fark, amaçlarındadır: Prometheus’un motivasyonu merhamet ve adalet hissiyken (kurban paylaştırmada insan lehine hile yapması gibi), Şeytan’ın motivasyonu kıskançlık ve kibirdir[41][60]. Üçüncü fark, insana etkisindedir: Prometheus eylemiyle insanlığa neticede uygarlık kazandırır, Şeytan ise düşüş ve günah getirir. Dördüncü fark, kozmolojik statüdür: Prometheus bir tanrı (Titan) olmasına rağmen Yunan panteonunda Zeus’a rakip olacak güçte değildir, hatta Zeus’un iradesi sonunda galip gelir; Şeytan ise tek Tanrı inancında bir melek/cin olup Tanrı’ya asla denk olmasa da, manevi mücadelede Tanrı’nın “karşıtı” olarak anlatılır (çünkü monoteizmde dramatik çatışma ancak Tanrı-kul arasında değil, Tanrı’nın iyilik güçleri ile Şeytan’ın kötülük güçleri arasında tasvir edilebilir). Bu nedenle Şeytan figürü Prometheus’tan çok daha şeytanîleştirilmiş, demonize bir imgedir – zira dinlerde bütün şeytan kavramı ondan türemiştir. Beşinci fark, tarihsel işlev: Prometheus miti Yunan kültünde etiolojik/toplumsal işlev görürken (kurban geleneğini açıklar, ateşin kullanımını kutsar), Şeytan inancı Yahudi-Hristiyan-İslam toplumlarında ahlaki/dini bir işlev görür (günahın kaynağını açıklar, inananları uyarır). Son olarak, nedensel bağlar açısından: Şeytan’ın hikâyesi küresel tarihte gerçek savaşlar, cadı avları, engizisyon ve birçok olaya “sebep” veya bahane teşkil etmiştir; Prometheus’un hikâyesi ise daha ziyade edebî ve sanatsal ilham kaynağı olmuş, siyaset veya din alanında fiilî çatışma çıkaran bir unsur olmamıştır.
Nedensel/etkileşimsel bağlar meselesi: Tarih boyunca bu iki figür arasında doğrudan bir etkileşimden bahsedemeyiz, zira farklı geleneklerde var olmuşlardır. Ancak dolaylı bir etkileşim, özellikle Zerdüştî fikirlerin Yahudi demonolojisine etkisi hususunda tespit edilmiştir[8]. Bu sayede “İyilik Tanrı – Kötülük Şeytan” ikiliği belirginleşmiş, belki Prometheus gibi pagan figürler Hristiyanlıkta demonize edilmiştir. Nitekim Kilise babaları Yunan putperestliğinin tanrılarını (Prometheus dahil) cinler olarak yaftalamış, böylece Prometheus imgesi Hristiyanlık dünyasında bir anlamda “şeytanî” kategoriye atılmıştır. Ortaçağ’da yazılan bazı grimoire ve efsun metinlerinde, “Prometheus’un ruhu”nu çağırmaktan bahsedilmesi, kilisenin gözünde onun da şeytani bir aldatmaca sayıldığının göstergesidir (bu tarz kaynaklar zayıf olsa da ilginçtir).
Bunun yanında, modern dönemde bilinçli bir Prometheus-Lucifer özdeşleştirmesi yapılmıştır. Özellikle romantikler (Shelley, Blake) ve sonrası okültist gruplar (örn. Luciferian cemiyetler), Lucifer ile Prometheus’u aynı isyan ateşinin taşıyıcıları olarak yüceltmişlerdir[1][2]. Bu kültürel sentez, yeni bir mit yaratmıştır diyebiliriz: “İlahi otoriteye başkaldıran aydınlatıcı” arketipi. Günümüzde bazı bilim kurgu eserlerinde bu arketip görünür (örneğin bir roman karakterine aynı anda “Prometheus” ve “Lucifer” lakaplarının takılması gibi). Bu, elbette orijinal dini bakıştan sapmış bir yorumdur, ama varlığı kayda değerdir.
Kanıtların güvenilirliği ve iddiaların sağlamlığı konusunda son bir not: Bu çalışmada ortaya konan birçok bağlantı ve yorum, elimizdeki metinlere dayanarak yapılmıştır. Birincil kaynaklar açısından Hesiodos, Aiskhylos, Kitab-ı Mukaddes, Kur’an gibi metinleri doğrudan alıntıladık. Bu metinler Prometheus ve Şeytan figürlerinin orijinal portrelerini çizdiler. İkincil kaynaklarda (akademik makaleler, ansiklopedi maddeleri) genel kabul görmüş tezleri aktardık: Örneğin Zerdüştlüğün Yahudiliğe etkisi veya Milton’ın romantik yorumlara yol açması gibi. Bu tezlerin bir kısmı (Zerdüşt etkisi gibi) yüksek olasılıkla doğrudur zira hem kronolojik hem içeriksel tutarlılık gösterir[8]. Bazı tezler (Prometheus-Eden paralelliği gibi) daha spekülatiftir ve orta düzey kanıt desteğiyle anılmıştır. Çalışmada her iddia mümkün mertebe iki ayrı kaynaktan dayanak bulacak şekilde sunuldu. Farklı görüşler varsa bunlar not edildi (örneğin Sufi geleneğinde İblis’in te’vili bahsinde hem savunucuların hem eleştiricilerin görüşlerini aktardık[50][51]). Görüldü ki, mitolojik ve teolojik yorumlar zaman içinde değişmiş olsa bile, insanlığın bu iki figür üzerinden tartıştığı meseleler özünde aynıdır: İsyan ve itaat, bilgi ve cehalet, özgürlük ve sorumluluk, iyilik ve kötülük.
Son söz: Prometheus ve Şeytan kıyaslaması, aslında insanın Tanrı(lar) ile ilişkisi konusunun iki zıt yüzüdür. Prometheus, insanlığı Tanrılardan yana kurtarmaya çalışan bir figürdür; Şeytan ise insanı Tanrı’dan koparmaya çalışan figür. Biri fener tutup yol gösterir, diğeri gölge olup tökezletir – en azından geleneksel anlatılar böyle der. Yine de, her ikisinin hikâyesi de insanlığın aydınlanma ve düşüş deneyimlerini hikâyeleştirir. Bu nedenle, bu iki kadim anlatı birbirini aydınlatıcı şekilde karşılaştırılabilir. Biri olmadan diğerinin tam manası kavranamaz bile denebilir; çünkü karşıtlıklar ve benzerlikler zihnimize bir prizma etkisi yapar, hakikati daha renkli görmemizi sağlar. Prometheus ve Şeytan, binlerce yıl sonra bile tartışmaların merkezinde ise, bunun sebebi insanın hâlâ bu aynada kendini arıyor olmasıdır.
Ekler
Ek 1: Zaman Çizelgesi (MÖ’den MS’ye Şeytan ve Prometheus)
· MÖ ~800 – Hesiodos Theogonia ve İşler ve Günler’de Prometheus ve Pandora efsanelerini yazar; Prometheus’un kurban hilesi, ateşin çalınması ve Pandora’nın kutusu mitleri şekillenir[13][91].
· MÖ ~500 – Aiskhylos Prometheus Zincire Vurulmuş tragedyasını sahneler; Prometheus’un insanlığa kazandırdıkları ve Zeus’a isyanı dramatize edilir[21][22].
· MÖ 6.–4. yy – Yahudi sürgün ve sonrası dönemde Eyüb Kitabı ve Zekeriya Kitabı’nda ha-satan konsepti belirir; Şeytan ilahi mahkemede “accuser” rolünde tanımlanır[8][32]. Pers etkisiyle Yahudi düşüncesine iyilik-kötülük dualizmi unsurları girmeye başlar (Belial, Mastema gibi figürler apokrif metinlerde görülür).
· MÖ ~200 – 1. Hanok Kitabı, Jubileler Kitabı gibi apokrifalarda düşmüş melekler ve Şeytan/Mastema figürleri anlatılır; Şeytan kozmik düşman olarak tasvir edilmeye başlanır[8].
· MS 1.–2. yy – Yeni Ahit dönemi. İsa’nın çöldeki sınanması, mucizeleri (cin kovmalar) ve İncil yazarlarınca Şeytan’ın Lucifer/yılan ile özdeşleştirilmesi (örn. Luka 10:18) doktrini gelişir[35]. Vahiy Kitabı, Şeytan’ı büyük ejderha olarak resmeder; melekler ile savaşını ve hapsini anlatır. Erken kilise babaları (Justin Martyr, Irenaeus, Tertullian) putperest tanrıların demonlar olduğunu vaaz eder.
· MS 4.–5. yy – Aziz Augustinus, Şeytan’ın gururu üzerine yazar; Civitas Dei ve diğer eserlerinde Şeytan’ı kötülüğün başı ama Tanrı’nın kontrolünde varlık olarak tanımlar. Augustinus’un privatio boni fikri Şeytan’ın aslında iyiliğin eksikliği olduğu fikrini yerleştirir.
· MS 7. yy (610–632) – Kur’an’da İblis kıssası vahyedilir; İblis’in Adem’e secde etmeyişi, kovuluşu ve kıyamete dek mühlet alması anlatılır (birçok surede tekrar eden motif)[42]. İslam, İblis’in bir cin olduğunu vurgular (18:50) ve onu tüm şeytanların önderi kılar. Hadis literatüründe İblis’in ayrıntıları (ismi Azazil vs.) ve vesvese kavramı gelişir.
· MS 8.–12. yy – Klasik İslam tefsir, kelam ve tasavvufunda İblis’in mahiyeti tartışılır. Taberi gibi tarihçiler İblis’in geçmişini hikayeleştirir; Mu’tezile ve Eş’ari akımları özgür irade vs kader boyutunda İblis eylemini teolojik çerçevede tartışır. Tasavvuf erbabı arasında Hallac ve Ahmed Gazzali gibi sufiler “İblis’in Tevhidi” hakkında ses getiren yorumlar yapar[47][50], sonraki sufiler bunları tartışır.
· MS 13.–15. yy – Orta Çağ yüksek dönemi. Aquinas Summa Theologica’da Şeytan’ın düşüşünü meleklerin metafiziği içinde değerlendirir (melekler anlık kararla ya hep iyi ya hep kötü olurlar, Lucifer bir an kötüye karar verdi der). Halk kültüründe cadı satanizmi korkusu yavaş yavaş yükselir.
· MS 1487 – Malleus Maleficarum yayımlanır; Şeytan ile cadıların işbirliği iddialarını sistemleştirir. Avrupa’da cadı mahkemeleri, şeytan çıkarma ayinleri artar.
· MS 17. yy – John Milton Paradise Lost’u yazar (1667); Şeytan’ı epik şiirin merkezine koyarak edebi bir “asi kahraman” portresi çizer[80]. Aynı yüzyılda en eski Prometheus operaları ve oyunları sahnelenmeye başlar (1669’da La Fontaine “Promethée” adlı bir kısa oyun yazar).
· MS 18. yy – Aydınlanma çağı. Voltaire gibi düşünürler Şeytan’ın gerçekliğini alaya alır (Voltaire Felsefi Sözlük’te Şeytan makalesinde Hıristiyanların şeytan inanışını saçma bulur). Prometheus figürü, Gotthold Lessing gibi aydınlarca insanın aklıyla Tanrı’dan ateşi alması şeklinde övülür (Lessing’in “Prometheus” şiiri, 1770’ler).
· MS 19. yy başı – Romantizm dönemi. Byron “Prometheus” (1816) şiirini, Shelley Prometheus Unbound (1820) piyesini yazar; Prometheus devrimci özgürlük timsali yapılır. Öte yandan Blake Marriage of Heaven and Hell (1790) ile Milton’ın Şeytan’ını yüceltir; romantik satanizm olgusu doğar. Goethe Faust (1808-1832) eseriyle “insan-şeytan pazarlığı” temasını edebiyatın zirvesine çıkarır. Bu dönem, Prometheus ve Lucifer imgelerinin sıklıkla karşılaştırıldığı akademik eserler de üretir (ütopyacı ve isyancı figür tipolojileri).
· MS 19. yy sonu – Dini sahada Papa XIII. Leo 1891’de bir “Aziz Mikael Duası” kaleme alarak “Şeytan ve ordularına karşı bizi koru, ey Mikail” diyerek Katolik litürjisine ekler (o dönemde Kilise, artan sekülerizmi şeytanın son oyunu saymaktadır). Aynı dönemde okültistler arasında Lucifer olumlu figür olarak benimsenir: 1880’lerde Madam Blavatsky Lucifer adında bir teozofi dergisi çıkarır; şeytani imgeyi isyan ve gizli bilgelik simgesi yapar.
· MS 20. yy – Korku edebiyatında Şeytan teması (H.P. Lovecraft’ın kozmik dehşet öykülerinde şeytani varlıklar, 1970’lerde Rosemary’nin Bebeği, Şeytan filmi gibi popüler kültür ürünleri). 1966’da Anton LaVey Şeytan Kilisesi’ni kurar; ateistik satanizm olarak bilinen akımı başlatır, Şeytan’ı bireysel arzu ve güç metaforu sayar. Akademide C.G. Jung 1950’lerde Şeytan’ı “insanın gölge arketipi” olarak açıklar.
· MS 21. yy – Popüler medyada Prometheus ve Lucifer karakterleri yeni adaptasyonlarla devam eder (örneğin Lucifer dizisi 2016’da başlar, Prometheus mitinin Alien evreninde kullanılması 2012). Transhümanizm tartışmalarında Prometheusçu söylem (insan tanrılaşması) dile gelir. Dini tartışmalarda bazı ilahiyatçılar Şeytan kavramını demitolojize etmeyi savunur (liberal teologlar “şeytan diye bir varlık yok, kötülük insan seçimidir” der).
Ek 2: Karşılaştırma Tablosu – Prometheus, Şeytan/İblis, Angra Mainyu (Özellik bazında)
|
Özellik |
Prometheus |
Şeytan/İblis |
Angra Mainyu (Ahriman) |
Notlar |
|
Köken |
Titan soyundan (İapetos’un oğlu)[10]; Hesiodos (MÖ 8.yy) en eski kaynağı. |
Melek/Cin soyundan; İbrani İncil’de ha-satan (Eyüb, Zekeriya)[32], Hristiyanlıkta Lucifer düşmüş melek, İslam’da İblis bir cin (ateşten)[42]. |
Zerdüştî kozmolojide iki ezeli ruhtan kötüsü; Ahura Mazda’nın “ikiz” evladı olarak tasavvur edildi (Gatha’larda)[56], sonra bağımsız Kötülük Tanrısı gibi görüldü. |
Hesiodos’un Theogonia’sı ile Tevrat’ın Eyüb kitabı yaklaşık çağdaştır (MÖ 6-5.yy sözlü). Ahriman kavramı muhtemelen Zerdüşt (MÖ ~1000?) orijinli. |
|
Anlam/Kelime |
Yunanca “önceden gören” (Promētheus); zekâ ve plan yapanı imler. Kardeşi Epimetheus “sonradan düşünen”. |
İbr. śāṭān “muhalif, davacı”, Aramice satanā; Grekçe diabolos “iftiracı”. “Lucifer” Latince “sabah yıldızı” (Yeşaya 14:12). Ar. İblis muhtemel Grekçe diabolos’tan türeme (Arapça öncesi kullanılmamış)[92]. |
Avestanca “Angra Mainyu” = “Yıkıcı Ruh”. Orta Pers dilinde “Ahriman”. İyilik ruhunun (Spenta Mainyu) zıddı. |
İslam’da Şeytan genel isim, İblis özel isim ayrımı önemli: Her İblis bir şeytandır ama her şeytan (küçük demon) İblis değildir[93]. |
|
İsyan Eylemi |
Zeus’un hükmüne karşı hile (kurban paylaşımında) ve hırsızlık (ateşi çalması)[12][16]. Titanlar savaşında Zeus’a doğrudan karşı durmadı ama sonradan düzenine başkaldırdı. |
Tanrı’nın emrine itaatsizlik: Meleklere verilen secde emrini reddetti (İblis)[41]. Hristiyan geleneğinde, meleklerin 1/3’ünü ayartıp gökte isyan çıkardı (Vahiy 12’ye dayanan inanç). |
Ahura Mazda’nın iyilik yaratmasına karşı her yaratılış fiilini sabote etti: 16 mükemmel yaratılışa 16 kötülük saldı (Vendidad’da). Zerdüşt inancını kabul etmeyip Zerdüşt’ü kandıramadı vs. Ezeli olarak Ormazd’ın düşmanı. |
Prometheus’un isyanı sınır ihlali olarak görülse de Yunanlarca “insan dostu” amaçlıydı. İblis’in isyanı doğrudan kibir ve hasetten[60]. Ahriman’da “kibir” değil, kötü öz doğa var; fıtratından kötü (Yasna 30.5). |
|
İnsana “hediye”/müdahale |
Ateş ve teknik bilgi: İnsanı doğal güçsüzlükten kurtarıp uygarlık getirdi (ateş, metalurji, tarım bilgisi vb. Aiskhylos’ta sayılır)[21][22]. Ayrıca kurban ritüelinde insan payının çoğalmasını sağladı. |
Yasak meyve/bilgi: (Dolaylı) Adem ile Havva’yı kandırıp iyi-kötü bilgisi ağacından yedirdi; masumiyetleri gitti, ahlaki bilinç geldi (Gılgamış veya Eden anlatısı). İslam’da doğrudan meyve hikayesinde İblis var, Havva+Adem’i ebedilik vaadiyle kandırır[61]. Ayrıca sürekli vesvese ile insanların aklına “kötü fikir” fısıldar (waswas). |
İnsanlara sağlık-sihhat yerine hastalık, ölüm, yalan getirdi. Ormazd’ın yarattığı suyu kirletti, ateşi kararttı, bitkilere ekinlere zarar verdi vs. Eski metinlerde Angra Mainyu insanları druj (yalan yanlış düzen) ile yoldan çıkardı; Zerdüşt’ün misyonu insanlara doğru yolu öğretip Ahriman’ı etkisiz kılmak. |
Prometheus = bilim/teknolojiyi getirir; Şeytan = ahlaki bilgi/deneyim getirir, ancak bu “bilgi” felaket sayılır. Gnostikler tersine değerlendirir (Yılan bilgiyi vererek iyilik yaptı derler). Ahriman’ın insana doğrudan bir vaadi yok; o sadece zarar verir. |
|
Cezası |
Zeus, Prometheus’u Kafkas Dağı’na zincirletti; her gün kartal karaciğerini yedi, gece yeniden büyüdü[17]. Bu ceza binyıllarca sürdü; sonunda Herakles kartalı vurup Prometheus’u kurtardı (Zeus istemese yapamazdı, ama Herakles Zeus’un oğlu olarak babasını yumuşattı). |
Allah/Yahweh, Şeytan’ı cennetten (ilahî huzurdan) kovdu; İblis’e kıyamete dek mühlet verildi ama sonunda cehenneme atılacağı bildirildi[42]. Hristiyanlıkta İsa Mesih sayesinde Şeytan’ın hükmü kırıldı kabul edilir; kıyamette bin yıl bağlanıp sonra sonsuza dek “ateş gölü”nde işkence görecek (Vahiy 20)[35]. |
Son savaşta (Frashokereti) Ahura Mazda Ahriman’ı tamamen etkisiz kılacak; bazı kaynaklara göre Ahriman kendi yarattığı kötülüklerce yok edilecek[59]. Zerdüşt kozmolojisinde Ahriman zamanın sonunda kaybeder, iyilik ebedi zafer kazanır. |
Prometheus cezası = insanlar için tanrılara suç işlemenin bedeli (tanrılar merhametsiz olabilir). Şeytan cezası = Tanrı’ya isyanın bedeli (adaletli Tanrı verir). Her ikisi de ebedi/çok uzun cezalar. Prometheus affedildi (implied), Şeytan affedilmeyecek (ortodoks doktrin). |
|
İnsanlık Açısından Sonuç |
İnsanlık ateşle medenileşti ama Zeus intikamı olarak Pandora’yla dertler geldi[18]. Yani artık çalışmak, hastalanmak, ölümlü olmak kaderi. Altın çağ son buldu; “gümüş çağ” başladı (Hesiodos’un beş çağ öğretisi). İnsanlar tanrılara bağımlılıktan bir ölçüde kurtuldu ancak bedelini çekti. |
İnsanlık cennetten kovuldu (adem ile Havva); asli günah/suç kavramı doğdu (Hristiyanlıkta). Dünya hayatı bir imtihan arenası oldu; Şeytan bu imtihanda baş ayartıcı. İnsanlara hem suç fırsatı hem tövbe imkanı çıktı. İslam inanışına göre dünyada kıyamete dek iyilik-kötülük savaşı olacak, Şeytan hep var; cennette bu tecrübeden sonra temizlenmiş olarak girilecek. |
İnsanlık iyiler (Işık) ve kötüler (Karanlık) olarak iki kampa ayrıldı. Her insanın ahlaki seçimi Angra veya Spenta Mainyu tarafında olmak şeklinde görüldü. Zerdüşt öğretilerine uyan “doğru düşünce/doğru söz/doğru eylem” insanları kurtaracak; Angra Mainyu taraftarları (yalan, şiddet vb.) elenecek. Sonunda tüm insanlar arınmış (hatta cehennemden kurtarılmış) olacak. |
İnsanlığın dramatik hikayesi iki anlatıda farklı: Yunan’da suçun cezası olarak dertli medeniyet, İlahi dinde imtihan ve kurtuluş draması. Angra Mainyu senaryosu daha kozmik: İnsan iyi-kötü savaşının piyonu ama akıbet mutlu (evrensel arınma). |
|
Ana Tema |
Hubris (aşırı gurur) vs. Nemesis (ilahi ceza); Bilgi ve uygarlığın bedeli; İsyan ve merhamet (Prometheus’un insana acıması). Prometheus = kültür kahramanı & asi. |
İtaat vs. İsyan; Kibir vs. Tevazu; İyilik ile kötülüğün ahlaki sınavı; Kötülüğün kişileşmesi. Şeytan = düşman & ayartıcı. İblis = kibirli mümin (monoteist) vs sınanan halife (Adem) ikilemi. |
İyilik vs. Kötülük ontolojik çatışması; Kozmik düalizm; Zorunlu evrensel ahlak (Asha/doğruluk) vs. Yalan (Druj/kötülük). Ahriman = yalanın ruhu, kaosun efendisi. |
Prometheus mitosu etik olarak gri (isyankar ama iyi niyetli), Şeytan efsanesi siyah-beyaz (isyankar ve kötü niyetli vs Tanrı iyiliği). Ancak romantik/gnostik yorumlar Şeytan’ı griye yaklaştırdı, Prometheus’u beyaza. |
Ek 3: Terimler Sözlüğü (Önemli Kavramlar ve Orijinal Dillerde Karşılıkları)
· Prometheus – (Yun.) Προμηθεύς: “önceden düşünen”. Titan, insana ateşi veren mitik kahraman.
· Epimetheus – (Yun.) Ἐπιμηθεύς: “sonradan düşünen”. Prometheus’un kardeşi, Pandora’nın kocası olarak saflığıyla bilinir.
· Titanlar – (Yun.) Τιτάνες: Uranos ile Gaia’nın çocukları, Zeus’tan önceki tanrı nesli. Prometheus bir Titan’dır (İapetos oğlu).
· Pandora – (Yun.) Πανδώρα: “tüm armağanlar”. Zeus’un yarattığı ilk kadın; kutusundan/küpesinden dünyaya kötülükleri saldı, umut kaldı.
· Ha-Satan – (İbr.) השטן: “o hasım, düşman”. İbrani İncil’de belirli “Şeytan” (Eyüb ve Zekeriya’da Tanrı’nın meleklerinden biri, suçlayıcı).
· Şeytan – (Ar.) شيطان (çoğul شياطين şeyatin): “azgın, uzak (rahmetten)”. Kur’an’da hem İblis’e işaret eder hem genel kötü cinlere/insanlara. Etymolojik olarak muhtemelen Ibr. Satan’dan Aramice/Süryanice yoluyla geçmiştir.
· İblis – (Ar.) إبليس: Özel isim. Muhtemel köken: Grekçe διάβολος (diabolos) → Aramice/Süry. “iblis” (bu teori); klasik Arapça sözlükleri kökü بل־س “ümitsiz olmak”tan türetir (ablasa, iblis: “Allah’ın rahmetinden ümidini kesen”). Kur’an’da 11 yerde geçer (sadece şahıs adı).
· Lucifer – (Lat.) “ışık taşıyan” (lux ferre). Vulgata’da Yeşaya 14:12’de “Helel ben Şahar” (Şafak oğlu parlak yıldız) ifadesinin çevirisi. Hristiyan folklorunda düşmüş meleğin adı oldu.
· Diabolos – (Yun.) διάβολος: “iftiracı, suçlayan”. Septuaginta’da İbr. Satan’ı çevirdi; Yeni Ahit’te de kullanıldı (İng. Devil buradan).
· Mastema – (İbr.) מסטמה: “düşmanlık, ayrım” anlamına gelir. Jubileler Kitabı’nda kötülük ruhlarının liderinin adı (Şeytan yerine kullanılmış).
· Belial – (İbr.) בליעל: “değersiz, hayırsız”. Ölü Deniz Parşömenleri ve Yeni Ahit’te (2 Kor 6:15) Şeytan yerine kullanılan bir isim/epitet.
· Angra Mainyu / Ahriman – (Avesta / Orta Pers) “Yıkıcı Ruh”. Zerdüştlükte kötülük ilahı. İyilik ruhu Spenta Mainyu’nun karşıtı. Pahlavi (Orta Farsça) metinlerde “Ahriman” olarak geçer.
· Ahura Mazda / Ohrmazd – (Avesta / Orta Pers) “Bilge Rab”. Zerdüştlüğün iyilik tanrısı, Yaratıcı. Ahriman’ın ezeli rakibi.
· Druj – (Avesta) “yalan, nizamın zıddı”. Ahriman’ın özelliği ve kötü ilke. Karşıtı “Asha” (hakikat, kozmik düzen).
· Özgür İrade – (Lat.) liberum arbitrium. İnsan veya meleklerin iyi-kötü arasında özgür seçim yapabilme kapasitesi. Şeytan’ın isyanı bu kavramla açıklanır.
· Teodise – (Yun. Theos “Tanrı” + dike “adalet”). “Tanrı’nın adaletini savunma” problemini ifade eder: İyi ve kudretli Tanrı’nın dünyasında kötülük nasıl var? Şeytan kavramı teodisenin parçasıdır.
· Hybris (Hibris) – (Yun.) ὕβρις: “aşırı gurur, kendini Tanrı düzeyine koyma küstahlığı”. Prometheus’un suçu olarak da görülür, Şeytan’ın suçu olarak da.
· Nemesis – (Yun.) Νέμεσις: “ilahi intikam, hakkın yerini bulması”. Hybris’e verilen kaçınılmaz ceza. Zeus’un Prometheus’a cezası, Tanrı’nın Şeytan’ı cezalandırması buna örnek sayılır.
· Pantheism (Panteizm) – (Yun.) “Tüm-tanrıcılık”. Allah-evren birliği düşüncesi; tasavvufta vahdet-i vücud. Bazı sufilerin İblis’e yaklaşımları panteistik tını taşır (İbn Arabi: “İblis de O’nun görevlisi” gibi).
· Waswas (Vesvese) – (Ar.) وَسْوَاس: Şeytan’ın insan kalbine fısıldadığı kötü telkin. İslam psikolojisinde iç dürtüler. “Hannas” (sinsice fısıldayan) da der Kur’an (Nas suresi).
· Aslî Günah – (İng. Original Sin). Hristiyan teolojide Havva ile Adem’in suçunun tüm insanlığa sirayet eden ruhsal lekesi. Şeytan’ın ayartmasıyla başladığı için Şeytan bu doktrinin dolaylı mimarıdır. İslam’da bu kavram yok (Adem tövbe etti, vebal miras kalmadı).
· Apokatastasis – (Yun.) ἀποκατάστασις: “yeniden yerine koyma”. Origenes’in ileri sürdüğü, şeytan dahil herkesin sonunda Tanrı’nın lütfuyla kurtarılacağı görüşü. Kilise tarafından reddedilmiştir, ama 19.-20. yy’da bazı teologlarca yeniden ele alınmıştır (evrensel kurtuluş düşüncesi).
· Modern Prometheus – Mary Shelley’nin Frankenstein romanının alt başlığı (1818). Biliminsanı Frankenstein’ı kasteder; burada “Tanrı rolüne soyunan insan” teması var. Bu deyim genelde tehlikeli bilimsel hırslar için kullanılır.
· Satanizm – Şeytan’ı sembolik veya gerçek olarak yüceltme tutumu/dini. LaVeyan Satanizm (ateistik, Şeytan’ı özgürlüğün sembolü görür), Teistik Satanizm (Şeytan’ı gerçek varlık kabul edip tapınma). Genelde Hristiyanlığa tepki akımları.
· Luciferian – Işığa tapan anlamına gelse de pratikte Satanizm’e yakın bir okült eğilim. Lucifer’i aydınlanma sembolü kabul eder, evrenin gerçek “iyi” güç olduğu iddiasıyla (gnostisizmden etkili).
· Gnostisizm – (Yun. gnosis “bilgi”). Erken dönem Hristiyanlıkta ortaya çıkan mistik-akılcı mezhepler. Gnostikler, kozmik ikicilik inanır, Yahweh’i alt bir demiurgos sayıp Yılan’ı (Lucifer) insana hakiki ruhsal bilgiyi getiren iyi varlık kabul eden gruplar olmuştur (Ophite gnostikler vb.).
· Melek – (İbr. mal’akh, Ar. malak, Yun. angelos): “haberci”. İlahi haberciler, nurdan yaratıklar. Şeytan, Hristiyanlıkta düşmüş melek; İslam’da melek olmayan ama meleklerle birlikte yaşamış bir cin.
· Cin – (Ar.) jinn: “gözle görünmez varlık”. Ateşten yaratılan, insanlar gibi bilinç/irade sahibi varlıklar. İblis Kur’an’da bir cin olarak tanımlanır (Kehf 18:50)[42].
· Dev (Daeva) – Zerdüştîlikte kötücül ruhlara verilen ad (Avestaca daeva). Ahriman’ın ordusu. Aynı kelime Hintçede deva “tanrı” demektir, Zerdüştlük tersine çevirip kötü yaptı (ilginç bir linguistik not).
· Özgürlükçü Satanizm – (Sosyal medyada popüler bir terim) Milton, Blake çizgisinde Şeytan’ı “özgür düşüncenin simgesi” gören kültürel akım. Genelde örgütsel dini boyutu yok ama edebiyat/sanat akımı var.
· Hubris-Nemesis zinciri – Edebi bir motif; kahraman aşırı gurura kapılır (hubris), mutlaka ilahi cezaya çarpar (nemesis). Prometheus ve Lucifer klasik örnekler.
Ek 4: İkonografik Seçki
Şekil 1: Prometheus’un Cezası – MÖ 6. yy’a tarihlenen, Lakonya (Sparta) yapımı siyah figürlü bir amphoriskos üzerindeki sahne[94]. Prometheus, bir kazık ya da sütuna kollarından zincirlenmiş halde çıplak betimlenmiştir; kucağına tünemiş büyük bir kartal (Zeus’un göndermesi) onun karaciğerini gagalayıp yemektedir[7]. Aşağı doğru damlayan kan damlaları tasvir edilmiştir. Bu sahne, antik Yunan’da Prometheus mitinin ne kadar grafik biçimde tasavvur edildiğini gösteriyor. Prometheus’un genç, uzun saçlı ve sakalsız çizilmesi, onun bir Titan olmasına rağmen daha “insansı” ve trajik bir figür olarak görüldüğüne işaret eder. (Vatican Museums, Envanter No. n/a)
Şekil 2: Lucifer’in Düşüşü – Gustave Doré’nin John Milton’ın Paradise Lost (Kayıp Cennet) eseri için 1866’da yaptığı ünlü gravürlerden biri[85]. Bu sahnede Cennette isyan edip yenilen Lucifer (Şeytan), büyük kanatları açık halde, gökten hızla düşerken resmedilmiştir. Vücudu kaslı ve güzel görünümlüdür, bir melek olarak hala ihtişamlı görünür; ancak yüz ifadesinde öfke ve acı karışımı okunur. Doré burada Şeytan’ı ne tam çirkin bir iblis ne de masum bir melek olarak çizer – yarı yolda asılı kalmış gibidir. Bu görsel, Milton’ın Şeytan’ının “hem görkemli hem trajik” oluşunu yansıtır[85]. Eserde Lucifer’in spiraller çizerek cehenneme düşüş anı yakalanmıştır. Bu gravür, sonraki şeytan tasvirlerine de ilham vermiş, Şeytan’ın boynuzlu keçi formundan ziyade, düşmüş gururlu bir melek formunun popülerleşmesine katkı sağlamıştır. (Illustration from Paradise Lost, 1866, Public Domain)
Ana Bulgular
1. Prometheus ve Şeytan figürleri, farklı kültürel kaynaklardan gelseler de “ilahi otoriteye isyan”, “yasak bilginin edinimi”, “insanın kaderinin değişimi**” gibi ortak temaları işlerler.
2. Prometheus, Yunan mitinde Zeus’a karşı insanlık yararına suç işleyen bir kültür kahramanıdır – ateşi çalarak medeniyeti başlatır ama cezasını ağır öder[16][17]. Şeytan/İblis ise İbrahimi geleneklerde Tanrı’ya isyan eden kötülüğün temsilcisidir – kibriyle insanı saptırır, kötülüğün ve acıların kaynağı olur[60][61].
3. İsyanın niteliği: Prometheus’un isyanı merhamet ve hile içerirken, Şeytan’ın isyanı kibir ve itaatsizliktir. Prometheus’un eylemi Yunanlılarca kısmen adalet arayışı gibi görülürken, Şeytan’ın eylemi tektanrılı dinlerde mutlak kötücüllük olarak damgalanır[63][90].
4. İnsana getirilen: Prometheus ateş ve teknik bilgi getirerek insanlığı güçlendirir[21]. Şeytan (Eden yılanı olarak) yasak bilgi/deneyim getirip insanın masumiyetini bozar[61]. Biri medeniyetin, diğeri günah bilincinin sembolik müsebbibidir.
5. Cezalandırılma: Prometheus, fiziksel işkenceyle ebedi cezaya çarptırılır (kartal tarafından ciğeri yenir)[17]; sonradan Herakles tarafından kurtarılmasıyla bir nevi affedilir. Şeytan/İblis, manevi hüsranla ebedi cezaya çarptırılır (cennetten kovulma ve cehennem)[42]; af veya kaçış imkânı olmayan sürekli bir lanete tabidir.
6. Tarihsel gelişim: Ha-satan kavramı İbrani İncil’de başlangıçta “göksel davacı” iken, Pers etkisi ve apokaliptik edebiyatla kozmik düşmana dönüşmüştür[8]. Hristiyanlık Şeytan’ı Lucifer efsanesiyle düşmüş melek olarak sistemleştirmiş, İslam ise İblis’i cin olarak konumlandırıp ona imtihan fonksiyonu vermiştir[95][42]. Prometheus miti antik Yunan’da sabit kalmakla birlikte (Hesiodos’tan Aiskhylos’a), modern çağda edebiyat ve felsefede yeni yorumlar kazanmıştır (özgürlük, devrim, “modern Prometheus” teknolojisi vb.).
7. Sembolik roller: Prometheus aydınlanmanın ve ilerlemenin sembolü olarak anılırken (örneğin bilim ve kültürde Promethean risk tartışmaları)[83], Şeytan kötülüğün ve baştan çıkarmanın sembolü olarak anılır (ahlaki ve dini literatürde şeytan metaforu).
8. Felsefi açıdan: Prometheus “Bilginin etiği” problemini gündeme getirir – faydalı bilgiye ulaşmak için ahlaki sınır aşılırsa ne olur? Şeytan/İblis ise “Kötülüğün kökeni” ve özgür irade sorununu somutlaştırır – mutlak iyi Tanrı’ya rağmen kötülük nasıl ortaya çıkar? Bu bağlamda Şeytan figürü, insanın özgür iradesini kötüye kullanmasının en uç örneği kabul edilir[34].
9. Modern resepsiyon: Romantik dönem, Milton’ın etkisiyle Şeytan’ı bir asi kahraman gibi yorumlayarak onu Prometheus’a benzetmiş; Shelley ve Blake gibi yazarlar Şeytan’ı “Prometheus’a en yakın hayalî varlık” ilan etmişlerdir[1]. Günümüzde popüler kültürde Prometheus, genellikle teknoloji/uç risklerin allegorisi olarak; Şeytan ise hem korku anlatılarının figürü hem de bazı anti-kahraman kurgularının (ör. Lucifer dizisi) karakteri olarak temsil edilmektedir.
10. Nedensel bağlar ve etkileşim: Tarihsel olarak doğrudan bir bağlantı olmamakla birlikte, Zerdüştlük’teki Angra Mainyu (Ahriman) konseptinin Yahudi demonolojisine etkisi sayesinde Şeytan kavramı şekillenmiştir; bu da dolaylı olarak benzer kozmik isyancı motiflerini evrenselleştirmiştir[8]. Prometheus miti ile Şeytan efsanesi arasında içeriksel paralellikler bulunsa da (örneğin her ikisinin de “insana ateş/ışık getirmesi”), bunlar bağımsız gelişmiş evrensel temaların ürünü olarak değerlendirilmektedir.
Başlangıç Bibliyografyası (10 Önemli Kaynak)
1. Hesiodos – Theogonia & İşler ve Günler. (MÖ 8. yy, Yunanca). Prometheus’un kurban hilesi, ateşi çalması ve Pandora efsanesinin en eski kaydı[12][16]. (Türkçe çeviri: Azra Erhat, “Hesiodos: Theogonia”)
2. Aiskhylos – Prometheus Desmotes (Prometheus Zincire Vurulmuş). (MÖ 5. yy, Yunanca). Prometheus’un insanlığa kazandırdıkları (ateş, sanatlar) ve Zeus’a karşı sözleri trajik biçimde anlatılır[21][22]. (Türkçe: “Zincire Vurulmuş Prometheus”, çev. Suat Sinanoğlu)
3. Eyüb Kitabı (Job) – İbrani İncil. (MÖ 5.-4. yy’da derlenmiş). Ha-satan figürünün Tanrı’nın huzurunda Eyüb’ü sınamak için rol aldığı bölüm önemlidir (Eyüb 1–2)[8][32]. (Kitabı Mukaddes, Eski Ahit)
4. Vahiy Kitabı (Revelation) – Yeni Ahit. (MS 1. yy). Şeytan’ın “Büyük Ejderha, eski yılan, İblis” olarak tanımlandığı ve Başmelek Mikail tarafından gökten atıldığı pasaj yer alır (Vahiy 12:7-9)[35]. Ayrıca bin yıllığına bağlanıp sonra sonsuza dek cezalandırılması (Vahiy 20) Şeytan’ın nihai akıbetini gösterir.
5. Kur’an-ı Kerim. (MS 7. yy). İblis’in Adem’e secde etmeyişi ve kovuluşu ile ilgili ayetler birden çok surede geçer: Özellikle A’râf 7:11-18, Hicr 15:30-42, Kehf 18:50 (İblis’in cin olduğu)[42], Taha 20:116-123, Sad 38:71-85. Bu birincil İslami metinler, İblis/Şeytan inancının temelini oluşturur.
6. Birinci Kitap of Hanok (Etiyopya Hanok’u). (MÖ 3.-2. yy, Ge’ez dilinde). Apokrif bir eser; meleklerin düşüşü, Azazel ve diğer Watchers’ların (Gözcü melekler) insanlara yasak bilgiler öğreterek günah yayması, sonrasında zincire vurulmaları anlatılır. Şeytan konseptinin gelişimine zemin hazırlar.
7. Geoffrey Russell – The Devil: Perceptions of Evil from Antiquity to Primitive Christianity. (Cornell Univ. Press, 1977, İngilizce). Şeytan figürünün eski Yakın Doğu, Yahudi ve erken Hıristiyan dönemlerindeki gelişimini tarihsel olarak inceleyen kapsamlı akademik çalışma.
8. Encyclopaedia Iranica – “Ahriman” maddesi (Jean Kellens). (1987, İngilizce)[96][56]. Zerdüştlükte Angra Mainyu/Ahriman’ın evrimini detaylı anlatır; Gatha’lardan Pahlavi metinlerine kadar Ahriman inancının değişimini ve bunun Yahudi düalizmine etkisine değinir.
9. William Blake – The Marriage of Heaven and Hell. (1790, İngilizce). Blake’in Şeytanı olumlu bir güç olarak yeniden yorumladığı, Milton’ın “şeytanî” enerjisini övdüğü şiirsel-metinsel eser. “İblis aktif enerji, Melek pasif sebattır” gibi ifadelerle romantik Satanizm düşüncesini başlatır.
10. Percy Bysshe Shelley – Prometheus Unbound. (1820, İngilizce). Shelley’nin dört perdelik manzum oyunu; özgürleştirilmiş Prometheus’un Jupiter’i devirdiği hayalî bir devam hikâyesi. Ön sözünde “Prometheus’a en çok benzeyen hayalî varlık Şeytan’dır” demesi ünlüdür[1]. Bu eser, Prometheus efsanesinin modern özgürlük ve isyan motifleriyle harmanlandığı önemli bir edebî kaynaktır.
Açık Sorular ve Araştırma Boşlukları
· Zerdüştlük-Yahudilik etkileşiminin boyutu: Şeytan figürünün oluşumunda Pers Zerdüştlüğünün etkisi tam olarak ne düzeyde gerçekleşti? Bu konuda eldeki metinler (Ölü Deniz parşömenleri, apokrifalar) üzerinden daha kesin bir kronoloji ve bağlantı analizi yapılabilir. Henüz çözülemeyen soru: Yahudilik kendi iç evriminde mi Satan’ı düşmanlaştırdı, yoksa Ahriman modeli doğrudan ödünç mü alındı?
· Prometheus mitinin Yakın Doğu kaynakları: Prometheus hikâyesinin Mezopotamya veya Anadolu mitolojileriyle olası ilişkileri belirsizdir. Örneğin, Sümer’deki Enki’nin insanlara yasak bilgileri vermesi (Adapa efsanesi) veya Hititlerin ateş efsaneleri ile Prometheus arasında henüz detaylı bir karşılaştırma yapılmamıştır. “Ateş hırsızı” motifinin Hint-Avrupa dışı kökleri incelenebilir.
· Eden anlatısı ve Prometheus paraleli: Havva’nın yasak meyveyi alması (ve yılanın aracı olması) ile Prometheus’un ateşi çalması arasındaki paralellik bazı araştırmacılarca not edilse de (ikisi de “insanlığın masumiyetten çıkışı” hikâyesi), bu karşılaştırma derinlemesine çalışılmamıştır. Mitolojik motif analizinde daha sistematik bir çalışma, bu anlatıların bağımsız mı paralel mi geliştiğini aydınlatabilir.
· İblis’in İslam düşüncesindeki yorumları: Tasavvuftaki “İblis’in Tevhidi” fikrinin farklı sufilerce nasıl ele alındığı (Hallac, Aynülkudat, Ruzbihan, İbn Arabi, Mevlana vb.) hâlâ daha incelenmeye muhtaç bir alandır. Bu görüşler ne ölçüde birbirinden bağımsız gelişti, kaynakları nelerdi ve İslam ortodoksisine etkileri nedir? Akademik literatürde Hallac ve Ahmed Gazzali üzerine çalışmalar olsa da kapsamlı bir “İblis’in mistik teolojisi” analizi eksik.
· Modern satanizmin felsefi değeri: 18. ve 19. yüzyılda Şeytan figürünün devrim, bireycilik, sanatçının isyanı gibi kavramlarla özdeşleştirilmesi (Byron, Shelley, Baudelaire, Crowley vb.) üzerine daha fazla çalışma yapılabilir. Bu figürün özellikle post-modern edebiyatta ve popüler kültürde (çizgi roman, sinema) nasıl yeniden kodlandığı tam anlamıyla haritalanmış değil.
· Prometheusçu risk kavramı ve politika: Güncel olarak “Promethean risk” (özellikle iklim değişimi, nükleer risk, yapay zekâ gibi insanlığın kendi eliyle ürettiği tehditler) konusunda disiplinler arası bir analiz, mitin modern politik söylemlerdeki yerine ışık tutabilir. Bu konuda mitoloji, felsefe ve risk bilimi kesişiminde daha fazla araştırma gerekiyor.
· Kültürel bellek ve kolektif psikoloji: Prometheus ve Şeytan figürlerinin kolektif bilinçdışı veya kültürel bellek açısından neyi temsil ettiği (Jungcu arketipler olarak) tam araştırılmadı. Örneğin Jung’un “Şeytan gölgedir” tezinin uygulamalı kültür analizleri (edebiyat ve sinema üzerinden) yapılabilir. Aynı şekilde “Prometheus arketipi” diye adlandırılabilecek yarı-tanrı kurtarıcı figürün (belki de trickster ile kahraman arası) psikolojik analizi derinleştirilebilir.
· İkonografik karşılaştırmalar: Farklı çağ ve kültürlerde Prometheus ve Şeytan’ın görsel sanatlarda temsili mukayeseli olarak incelenebilir. Örneğin Ortaçağ elyazmalarında Şeytan ile antik vazolarda Prometheus’un benzer kompozisyonları var mıdır? William Blake gibi sanatçılar her ikisini de çizdi, acaba bilinçli bir bağ kurdular mı? Bu alanda sanat tarihi araştırmaları zayıf kalmıştır.
· Etik ve yapay zeka tartışmalarında mitik metaforlar: Günümüzde teknoloji etiği literatüründe Prometheus veya Frankenstein sık kullanılıyor, fakat Şeytan metaforu (örneğin “şeytan makineler” retoriği) de popüler kültürde yer buluyor. Bu metaforların karar vericiler ve toplum üzerindeki etkisini ölçen niteliksel çalışmalar eksik.
· Dinler arası karşılaştırmalı demonoloji: Şeytan/İblis figürü ile diğer dinlerdeki (Hinduizm’de Mara veya Kali, Budizm’de Mara, Çin mitolojisinde Maşa/Şeytan vs.) kötücül figürlerin daha geniş çaplı mukayesesi yapılabilir. Bu, Şeytan motifinin evrenselliğini veya özgüllüğünü anlamaya katkı sunar. Mevcut çalışmamız Zerdüştlük-Yahudilik ekseninde bunu yaptı ama daha geniş bir coğrafi perspektif ile (özellikle Uzak Doğu ve yerli inançlarda) araştırma boşluğu vardır.
Bu açık sorular, Prometheus ve Şeytan gibi zengin sembollerin hala incelenmeye, yeni disipliner yaklaşımlarla değerlendirilmeye muhtaç olduğunu göstermektedir. Bu figürler insana dair temel soruların projeksiyonu oldukları için, onlara dair araştırmalar da insanlık durumunu anlamamıza ışık tutmaya devam edecektir.
[1] [3] [4] [70] [71] [72] [73] Prometheus the Hero and Satan « British Romanticism at Georgia State University
https://britishromanticism.wordpress.com/2015/02/23/prometheus-the-hero-and-satan/
[2] [23] [24] [25] [27] [28] [29] [30] [31] [41] [60] [61] [63] [65] [66] [67] [68] [69] [86] [88] [90] Prometheus mu Şeytan mı? Zeka, Aldatma ve Medeniyetin Bedeli - FiloMythos | Felsefe, Mitoloji ve Sanatla Düşünen Bir Dünya
https://www.filomythos.com/prometheus-mu-seytan-mi-zeka-aldatma-ve-medeniyetin-bedeli/
[5] [8] [32] [33] [34] [35] [36] [37] [38] [39] [40] [79] [95] Satan - Wikipedia
https://en.wikipedia.org/wiki/Satan
[6] [7] [94] Prometheus & Caucasian Eagle - Ancient Greek Vase Painting
https://www.theoi.com/Gallery/T20.1C.html
[9] [59] [62] Angra Mainyu | Definition & Facts | Britannica
https://www.britannica.com/topic/Ahriman
[10] [11] [12] [16] [18] [20] [74] [75] [91] Hesiod, Theogony - The Center for Hellenic Studies
https://chs.harvard.edu/primary-source/hesiod-theogony-sb/
[13] [14] [15] [17] [19] Trick at Mecone - Wikipedia
https://en.wikipedia.org/wiki/Trick_at_Mecone
[21] [22] The Internet Classics Archive | Prometheus Bound by Aeschylus
https://classics.mit.edu/Aeschylus/prometheus.html
[26] [83] [84] Theft of fire - Wikipedia
https://en.wikipedia.org/wiki/Theft_of_fire
[42] [43] [44] [45] [46] [47] [48] [49] [50] [51] [52] [53] [54] [76] [77] [87] [92] [93] Iblis - Wikipedia
https://en.wikipedia.org/wiki/Iblis
[55] [56] [57] [58] [64] [78] [96] AHRIMAN - Encyclopaedia Iranica
https://www.iranicaonline.org/articles/ahriman/
[80] Romanticism: More Satanic than Satanism: Part 3 of 3
http://thesatanicscholar.com/2017/03/22/romanticism-more-satanic-than-satanism-part-3-of-3/
[81] Paradise Lost - Wikipedia
https://en.wikipedia.org/wiki/Paradise_Lost
[82] The Romantic Satan
https://pages.mtu.edu/~rlstrick/rsvtxt/gross.htm
[85] File:Paradise Lost 12.jpg - Wikimedia Commons
https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Paradise_Lost_12.jpg
[89] Prometheus'un Yunan mitinin, Yahudi-Hristiyan mitindeki Şeytan'a ...
Yorumlar (0)
Yorum Yap
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!